Pons'un bütün gayretleri yalçın taşlara çarpan dalgalar gibi neticesiz kalıyordu. Ahmet, savunmadaydı. Pons, oyun almak için yanına yaklaştığında, "Haydi kızılelmaya" diyerek narasanı patlattı, elenseyi yerleştirdi ve Pons halı üzerine düştü. "Seyirciler, haydi Karamel" diye bağırdılar. Ancak, Ahmet, gülmekle yetindi. Bu hareketi, alkışları, dağları yerinden oynatacak hale getirdi. Bayan seyircilerin çığlıkları göğe yükseldi. Ahmet, alkışların yoğun geldiği yere döndü. Burası, Parisli bayanların kalabalık olduğu yerdi. Bu kadarlık gaflet, fırsatı değerlendirmeme, Pons'a beklediğini verdi. Yerden müthiş bir şekilde fırladı. Ahmet'in boynuna yapıştı, arkasından hemen kafasını kaptı, kendi koltuk altına getirdi. Ellerini, rakibinin koltuk altlarından geçirip sırtında kenetledi ve kaz kanadı oyununu aldı. Oyunu almasıyla da, alkış, ıslık ve kadın çığlıklarıyla başından giden aklı Ahmet'in başına geldi. Ama biraz geç olmuştu. Pons, kaz kanadı oyununu çok sağlam almıştı. Ahmet, hemen gösterdiği gaflet, kendini beğenme için tövbe etti. Pişmanlığı, gücü oldu. Kaz kanadı oyununun sonu mutlaka yenilmekti, özellikle de Pons gibi çok güçlü ve kilolu bir oyuncu tarafından alınmışsa... Ahmet, bütün gücünü, Pons'un koltuk altına sıkışmış başına ve boynuna verdi. "Ya Allah" diyerek, baş ve boynunu yukarı doğru öyle bir silkti ki, insanların rüyada görse inanamayacağı bir şey gerçekleşti. 130 kiloluk Pons, olmuş armutun çok şiddetli rüzgarda dalından kopması gibi, Ahmet'ten kopmuş ve ringi kaplayan kalın halının üzerine düşmüştü. Seyirciler, gözlerine inanamıyordu. Bu nasıl bir insandı? Koca bir pehlivanı, boyun ve baş hareketiyle nasıl fırlatmıştı? Korkunç bir alkış tufanı, "Karamel" seslerinden oluşan gök gürültüsü koptu. Tiyatro salonu gürültüden yıkılıyordu. Kurtulmanın sevinciyle Ahmet, "Hayda bre Pons" diyerek nara attı, sağ elini sağ dizine vurarak çırpındı. Yerde şaşkın şaşkın kendise bakan Pons'un kalkmasını bekledi. Ve yerleşti... Pons'un gözlerine... korku...Kaz kanadıyla yere fırlatılmasından sonra. Artık hiçbir şekilde Ahmet'i yenemeyeceğini anladı, saldırmayı bıraktı, güreşte tempo iyice düştü. Ve iki saatin dolmasıyla birlikte hakem düdüğü çaldı. Her iki güreşçi köşelerine çekildiler. Jüri heyeti aralarında konuştular. Hakemi çağırıp, bir şeyler söylediler. Büyük bir merakla netice bekleniyordu. Hakem, geldi, Ahmet ile, Pons arasına girdi, ikisinin ellerini de yakaladı. Başta, Pons olmak üzere, salondaki herkes büyük bir heyecan içindeydi. Kara Ahmet, hariç. O, yüzünde eksik etmediği tebessümle gayet sakin jürinin kararını açıklanmasını bekliyordu. Ve hakem kaldırdı, Pons'un değil, Ahmet'in sağ kolunu. Hakem, Jürinin, "Pons, iddia ettiği gibi Ahmet'i yenememeştir. 23 Aralık 1899'dan 10 Ocak 1900'a kadar devam eden ve toplam olarak 7 saat 40 dakika süren her dört güreşte de Ahmet, üstün güreşmiştir. Bu sebepten Ahmet, galip ilan edilmiştir." şeklindeki kararını açıkladı. Ama kimsenin dinlediği yoktu. Ahmet'in kolunun kalkmasıyla birlikte, salonda anlatılmaz bir gürültü koptu. > DEVAMI VAR