Anası Fatma hanım, "Peki benim aslanım" diyerek üzerini örttü. Ahmet, kendi gibi kırk yerinde duramaz, kırk küçük adama reis olmuştu, ama neticede o bir çocuktu. Ve hemencecik uyudu. *** Aylardan Temmuz, günlerden müminlerin, Osmanlı-Türkoğlunun bayramı Cuma, Temmuz'un 20'si, yıl, Plevne'nin Osmanlı, Türkoğluyla buluşmasının 500 sene sonrası, 1877 idi. Osmanlı orduları, sefere hep bu mubarek günde başlarlar, düşman üzerine bu günde yürürlerdi, tıpkı Malazgirt'teki Alpaslan gibi. 19 Temmuz Perşembe gününün ilk saatlerinde Plevne'ye gelen Alman asıllı Rus Generali Schilder-Schuldner, Osman Paşa'nın askeriyle kendinden önce buraya ulaştığını görünce çılgına dönmüş, o hınçla, Perşembe günü sabahtan akşama, topçu ateşiyle yerleşmeğe çalışan Türk birliklerini dövmüş, onlara tabya yapma, mevzilerine yerleşme fırsatı vermek istememişti. Ve 20 Temmuz Cuma... General Schuldner, birliklerinin, Osmanlı askerine hücum edecek vaziyete geldiğini görünce kararını verdi. Bu fırsat, kaçmazdı. Henüz takviye almamış, bir haftalık cebri yürüyüşle ayakta duramaz hale gelmiş, Plevne'yi iyice tahkim edememiş Türk birliklerini, bu mühim stratejik mevkiden atmak, vurmak, çökertmek için tam fırsattı. Ve Cuma günü, güneşin ilk ışıklarıyla birlikte Rus general "Ateş" emrini verdi. Hücum emrini veren Rus General Schuldner, sinsi sinsi gülümsüyor... "Eee, Osmanlı, Cuma günü siz hücum edecek değilsiniz ya. Görün bakalım Cuma günü hücum nasıl olurmuş" diye düşünüyordu. Rus Generalin toplara ateş emrini vermesiyle birlikte, Plevne'de inanılmaz bir şey oldu. Bütün evler, şafak vakti bir gonca gülün açması gibi hareketlendi, bir hedefte kilitlendi. Yediden yetmişe kadın-erkek bütün Plevneliler, sokağa döküldüler ve koştular, ya şehit ya da gazi olmağa... Osman Paşa'nın verdiği görevi yerine getirmeğe... Toprak, hava ve su, Plevne ile bütünleşmeğe... Kara Ahmet'in Kırk Kanatlısı da hemencecik kanatlandılar ve görev yerlerine doğru uçtular. Ve güneşin ilk ışıklarıyla birlikte, ilk önce toplar patladı... toplardan fışkıran siyah gülleler ölüm olup Plevne'yi vurmak için yola koyuldular.. Daha üçte biri tamamlanmamış, topraktan yapılmış Türk tabyalarına, gülleler, ateş olup düştü. Rus komutan, tabyalarda canlı tek bir Osmanlı askeri kalmamıştır diye inandığında hücum emrini verdi. Onüç bin piyade, üç alay süvari, toplam 32 bin kişi ve altmış adet toptan oluşan Rus kuvveti, Plevne üzerine saldırdı... üç koldan, yorgun bir avuç Osmanlı birliklerini, Osman Paşa'nın yiğit askerlerini, imha etmek için... Ruslar, Osmanlı birliklerinin sol kanadında şiddetli bir mukavemetle karşılaştılar, buradan bir adım ileri gidemediler. Sanki yalçın bir kayaya toslamışlardı. Ruslar, Osmanlı ordusunun sağ kanadını şiddetli top ateşine tuttuktan sonra süvari hücumuyla sıkıştırdılar. Bu bölgede, tabyalara yeni başlanmıştı, Osmanlı savunmasının zayıf yeriydi. Bunu farkeden Ruslar, hücumun bütün ağırlığını buraya verdiler, Osmanlı savaş hattını, geri çekilmeye zorladılar. Bu tabyalardaki bir avuç Türk askeri, çığ gibi gelen atlı ve yaya Rus askerine karşı koymağa çalışıyorlardı. Ama bir bir şehit düşüyorlardı. Bütün bunların üstüne, beklenmeyen bir hadise, savunmayı iyice zorlaştırdı. Bir gülle düştü, hem de komuta merkezine. > DEVAMI VAR