Boğa ile kıran kırana güreş -131-

A -
A +

Yusuf, dua ediyordu, "Ne olur Rabbim, kadına bi şey olmasın. Yaşadıklaamdan soora gözümün önünde bir kadının boynuzlanmasına dayanamam" diye dua ediyordu. Kayanın üstündeki kadınlar dehşet içindeydi. "Gitti Gülçehre. Öldürecek kızımı. Solacak gülüm" çığlıkları, ormanı tutmuş, Yusuf'un ciğerini yakıyor, beynini alevler içinde bırakıyordu. Boğa, kadının iyice yanına gelmişti, Yusuf, bağırmak istedi bağıramadı, boynuzlamayı görmemek için gözlerini kapadı. Arada beş metre ya var ya yoktu. Bu kadar yakınken bir şey yapamamak Yusuf'u yıkmıştı. Yusuf, kuvvetli bir fıskırma sesiyle gözlerini açtığında gördüğüne inanamadı. Boğa, kadını ilk anda boynuzlamamış, şöyle bir koklamış ve geri geri çekilmişti. Ön ayaklarıyla toprağı kazıyor, burnundan kuvvetle soluyarak, darbeyi vurmağa hazırlanıyordu. Yusuf, hemen koştu. Hiç düşünmeden boğayı kuyruğundan yakaladı. Boğa şaşırmıştı. Şöyle bir baktı, kuyruğunu yakalayanı tanımak için. Kuyruğunu kurtarmak için hemen zorlamağa başladı. Ancak, kurtaramadı. Boğa, inanamamıştı. Kızgınlıkla Yusuf'a doğru dönmek istedi. Dönemeyince tekrar kuyruğunu kurtarmak için zorladı. Yine başaramadı. Yusuf, zorlayarak, boğayı genç kızın yanından uzaklaştırdı, Boğa, kuyruğunun kopmaması için Yusuf'a itaat etti. Yusuf, genç kızın yanından uzaklaştıklarını anlayınca, boğanın kuyruğunu saldı ve olanlar oldu. Boğa, uçtu ve çalıların içinde kondu. Yusuf da hemen arkasından gitti ve boğayı boynuzlarından yakaladı. Boğa kalkmak için çabaladıkça, Yusuf, kalkmasına izin vermedi, boynunu sağa ve sola kıvırarak dengesini bozdu. Kayanın üzerindeki kadınlar, dilleri tutulmuş bir vaziyette, boğa ile Yusuf, arasındaki inanılmaz mücadeleyi izliyorlardı. 5 dakika kadar süren bir mücadeleden sonra boğa, nefes nefese kalmıştı. Bunu fark eden Yusuf, boğanın boynuzlarını bıraktı. Hemen geri çekildi, öne doğru eğilip, güreşe başlama vaziyetinde boğayı beklemeğe başladı. Boynuzları bırakılan boğa, şaşırdı. Şaşıran birileri daha vardı; kayanın tepesindeki kadınlar, gürültüye gelen Filiz Nurullah ... Biri daha vardı ki, o herkesten daha fazla şaşırmıştı. Ağaçtan düşen kızcağız, kendine gelmiş, bir boğaya bir de boğanın karşısında duran Yusuf'a bakıyordu. Baktıkça da şaşkınlığı artıyordu. Kızcağız, boğayı falan unutmuş, "Bu o! Bu o! Bu Yusuf! Kızılcıklı Köyü'nde gördüğüm pelivan Yusuf. Gönderdiğim kömüre, beyez bir kaya ile cevap veren Yusuf. Gönnümü yakan, ama onu söndürmeyen Yusuf.." diye sayıklıyordu. Ayağa kalkan boğa şöyle bir etrafına baktı. Karşısında kendisine meydan okuyan Yusuf'u görünce kızar gibi oldu. Hırslı hırslı soludu. Ön ayaklarıyla yeri kazıdı. Herkes nefesini tutmuştu. Yusuf, ileriye doğru eğilmiş, karşısında sanki bir güreşçi varmış gibi ellerini uzatmış hiç telaş etmeden, korkusuzca boğayı bekliyordu. Boğa, dikkatlice Yusuf'a baktı. Sanki, Yusuf'un gücünü, kuvvetini ölçüyor, onu boynuzlayıp boynuzlayamacağını hesap ediyordu. Kuyruğunu salladı, sanki, Yusuf'un acı kuvvetiyle az önce kökünden kopacak hale gelen kuyruğunu hatırlamıştı. Kuvvetlice bağırdı, arkasını döndü ve yavaş yavaş uzaklaştı. > Devamı yarın

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.