Bu diyarlar terkedilmez

A -
A +

Yusuf'un ustası Kel İsmail Pehlivan da dertliydi: -Doğru sülersin be adaş. Durumlar çok karışık. Urus gavuru Tuna'yı aştı aşacak. Hatta Dobruca'dan, Tuna'nın denize kavuştuğu bölgenin güney tarafından Urus'un Osmanlı topraklarına girdiği sülenir. İki başpehlivan dertleşe dertleşe giyinmek için çadıra doğru yürüdüler. Yusuf'un köylüleri Karalarlılar, çok neşeliydiler, pehlivanları galip gelmiş, padişahın başpehlivanının güreşini seyretmişlerdi. Dünyalar onların olmuştu. Şu anda, onları, ne Urus'un Tuna boyuna yığılması ne de tarlada bekleyen işler ilgilendiriyordu. Onlar, bir hafta boyunca yalnızca Oluklu Köyü'ndeki güreşleri, Yusuf'un Mehmed'i nasıl yendiğini konuşacaklardı. Yüzlerce yıldır, topraklarında savaş görmeyen Deliorman, Filipe, Plevne, Yeni Zağra, Eski Zağra, Osman Pazarı, Eski Cuma, Tırnova, Ziştovi, Vidin, Tatar Pazarcık, Kızanlık, Rusçuk, Razgırad Türkü, düşmanın Tuna'yı geçip, Osmanlı Ordusu'nu aşıp güzel memleketlerine girebileceğine inanmıyorlardı. Akıncı, evladı fatihan torunları, inanmıyorlardı, ancak, Avrupa devletleri, Rusya ve Osmanlı mülkünde, Tuna ve Edirne vilayetlerinde yüzlerce yıldır Türklerle iç içe yaşayan Bulgarlar, inanıyorlardı. İnanmakla kalmayıp bunu gerçekleştirmek için geceli gündüzlü çalışıyorlardı. -Olmaz derim bre olmaz. Gidemem. Daha fazla üsteleme. Bu topraklar, benim herşeyim bre, canım, kanım, evladım, geçmişim, geleceğim. Bu topraklar bize emanet. Şehit kanlarıyla vatan kılınan bu diyarlar, can tendeyken terkedilir mi bre! Bu düpedüz kaçmaktır. Bana büle bir alçaklığı nası yakıştırıyorsun? -Bre İbram pelvan. Niçin annamıyorsun. Senin gidişin, mecburi bi gidiş. Terketmek değiil, daha sonra çok daha güçlü dönmek içindir. -Olmaz bre olmaz. Düpedüz kaçmaktır, gidişin dönüşü olmaz bre. Sen kimi avutursun, kimi kandırırsın? -Niçin üle sülersin? İcap ittiğinde, hicret edilir, göç edilir. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem de Mekke'den Medine'ye göç etmedi mi, sonra çok daha güçlü dönerek Mekke'yi fethetmedi mi? -Bre o göçle bunu niçin karşılaştırırsın? O göç, tarihin akışını değiştirmiştir, bizimkisi kaçmak olur bre. Yüzbinnerce askerimizin bulunduğu bu diyarı, halkının yüzde sekseninin Müslüman olduğu şehitler yadigarını nası terkederiz bre. Niçin annamak istemezsin? Kim benim göçüme karar veren, hele süle. İbrahim Pehlivan, bir türlü ikna olmuyor, hayır diyor, başka bir şey demiyordu. Kızgınlıkla bir aşağı bir yukarı dolaşıyordu. Çok iriyarı olan İbrahim Pehlivan, yürüdükçe, ahşap bina zangır zangır titriyordu. Kendisinin göç etmesine kimin karar verdiğini ve bu işle İsmail Pehlivan'ı kimin görevlendirdiğini soruyordu ısrarla. İbrahim Pehlivan'ın yürüyüşünü seyreden Yusuf, yaşadıklarına bir anlam veremiyordu. Kırkpınar'a gitme hayalleri kurarken, Demir Baba Dergahı'ndaki hocası İsmail Pehlivan, acele kendisini Dergah'a çağırmış. "Bu sene Kırkpınar'a gidilmicek. Ortalık karışık, haberimi bekle" demiş ve Haziran'ın ortasında apar topar çağırmış daha sonra da, İbrahim Pehlivan'ın köyüne gelmişlerdi. Yusuf'a hiç bir şey anlatmamış, o da sormamıştı. Tuna'ya iki konak mesafedeki Lofça'nın Tepeköy'ünde akşam olmuş, gece, bütün herşeyi kuşatmıştı, iyileri, kötüleri, çirkinleri ve güzelleri. Herşey gecenin elbisesi altındaydı. Gecenin şerrinden, tedbir alıp gecenin yaratıcısına sığınmaktan başka elden ne gelirdi. Plevne, Lofça yöresindeki Türkler, gece için pek tedbir almağa alışık değillerdi, çünkü, gecelerden endişeleri yoktu. Ama artık geceler değişmişti. Devamı var

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.