Burası serhat boyudur

A -
A +

1877 senesi 19 Temmuz Perşembe gününün ilk saatleri... Onbinler hınçla geldiler. Plevne'ye varan Alman asıllı Rus General Schilder-Schuldner, aklını kaçırdı... Osman Paşa'nın askeriyle kendinden önce buraya ulaştığını görünce çılgına döndü. O kızgınlıkla, perşembe günü sabahtan akşama, yerleşmeğe çalışan Türk birliklerini topçu ateşiyle dövdü. Osman Paşa'ya tabya yapma, mevzilerine yerleşme fırsatı vermek istememişti. Rus General, 19 Temmuz Perşembe günü, saldırmamakla, yalnızca topçu ateşini tercih etmekle, Osman Paşa'nın gönlüne su serpti. Osman Paşa'nın bütün korkusu, Rus'un o gün saldırmasıydı. Urus kafirinin yalnızca top ateşiyle yetineceğini anlayınca şükür secdesine kapandı. Plevne'nin önden gelenlerinden sivil erkânın, karargah haline getirdiği ilk mektepte tekrar bir araya gelmesi için emir verdi. Yarım saat içinde, toplantı başladı. Osman Paşa, askerler kadar yediden yetmişe bütün sivillere çok büyük iş düştüğünü, sivillerden levazım, hastane hizmetleri, iaşe temini ve cephane hazırlanmasında istifade edileceğini anlattı. Konuşmasını, "Allah'a itaat edene bütün mahlukat itaat eder. Plevne sınırları içinde, dinimizin emirlerine muhalif, hiçbir şey işlenmesine billah rızam yoktur. Gaflet, gevşeklik, gayretsizlik, çalışmamak, sebeplere sarılmamak, emre itaat etmemek, yalan, namertlik, her zaman kötüdür, ama şimdi bütün bunlar bağışlanamaz suçtur. Çünkü, serhat boyundayız, savaş anındayız. Size, Kanuni Sultan Süleyman'ın, Budin Sarayının duvarına yazdığı, 'Burası gaziler diyarıdır, serhat boyudur, burada gayrolmaz, dinimize, geleneklerimize aykırı iş işlenmez, burada gayreylenin âkibeti hayrolmaz.' sözünü hatırlatmak isterim. Biz, Allahü tealaya itaat ettiğimiz sürece, Plevne'nin taşı, toprağı, havası, suyu, görünmeyen erleri bizimle birlikte olacaktır. Hepiniz hakkınızı helal edin. Bundan sonra helalleşmeğe vaktimiz olmaz." sözleriyle bitirdi. Hazır olanların hepsi, gözyaşları içinde, helal olsun paşam diyerek Osman Paşa'ya haklarını helal ettiler, birbirleriyle helalleşip, vazifelerini yerine getirmek üzere hemen dağıldılar. Dağıldılar, ama bir olmak, birde güç bulmak, sonsuzluğa erişmek için. Bu dağılmadan sonra, Plevne'de öyle bir hareket başladı ki anlatılır değil. Yediden yetmişe bütün Plevneliler, görev almıştı. Hatta, sakat olup yatağa mahkum olanlar da görev almakta o kadar ısrar ettiler ki, Osman Paşa, gözleri yaşlı halde onlara da görev verdi, yattıkları yerden hastane için sargı bezi hazırlayacaklardı. O gün, top sesleri arasında, herkes koşturdu. Ama birisi herkesden fazla koşturdu. Bu, küçük pehlivan, Kırk Kanatlı Reisi Kara Ahmet'ti. Kendisi gibi gözü kara, kırk yiğit buldu... Yaşları 9 ile 13 arasında değişen. Ahmet, yaşça en küçükleri, ama, cesaret, kuvvet, işine imanda, bilgelikte en büyükleri gibiydi. Bütün çocuklar da bunu kabullenmişler, "Madem ki Osman Paşa böyle uygun görmüş, bize itaat düşer." demişlerdi. Ahmet, arkadaşlarını Çerkes Müsellim'le tanıştırmış, vazifelerini bir de ondan dinlemelerini sağlamıştı. Ahmet, o gün top sesleri arasında, o kadar çok koşturmuştu ki, akşam olduğunda dayanamadı. Bütün karşı koymasına, uyumamalıyım, Çerkes Müsellim Ağamın yanına gitmeliyim, demesine rağmen, göz kapakları onu dinlemedi. Anasına son sözü, "Ana, beni bir saat sonra uyandır, yapılacak işim var." oldu. ¥ DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.