Çanakkale'den İnönü Stadı'na

A -
A +

Sene 1915, Çanakkale Savaşı günleridir. Medeniyetin son buluşları, vatanını savunanların üzerine ölüm kusmakta, bedenler, ümitler, kan, toprak ile bir olmaktadır. Metrekareye binlerce gülle, mermi düşmektedir. Ve inanılmaz gerçekleşmekte. Canlı bir böcek bile kalmamıştır diye düşünülen siperlerden, toz toprak içinde Mehmetçikler doğmakta, düğüne gider gibi elde süngü, ölüm saçan silahların üzerine koşmaktadır. Savaşı çok yakından takip eden İngiliz savaş muhabiri, gördüklerine, yaşadıklarına inanamamakta, şenliğe gibi ölüme koşanları, Çanakkale'nin nasıl geçilmez olduğunu anlayamamaktadır. Bir gün yolu Kilitbahir'e, denize kilit olan kaleye düşer. Beş çocuk oynamaktadır. Oyunları da savaş oyunudur, kimisi vurmakta, kimisi vurulmaktadır. Merak eder, Rum tercüman vasıtasıyla çocuklara ismini sorup öğrenir; Gazanfer, Muzaffer, Zafer, Cihat ve Fatih... İsimlerdeki ses uyumu gazetecinin dikkatini çeker, isimlerin manasını merak edip sorar, Rum tercümanı bilebildiği kadar açıklar: Muzaffer; zafer kazanan, Zafer; bir çok emekler ve tehlikeli uğraşlar sonucu kazanılmış başarı, Gazanfer; Allah rızası için yapılan savaşın neferi, askeri, Cihat; hak için savaş, Fatih; Allah içih feth eden, yeni ufuklar açan... Bu açıklamaları işiten İngiliz gazeteci, "İşte" der, "Çanakkale'nin sırrı burada, çocuklarına bu isimleri veren bir millet mağlup edilemez." Ve sene 2004, aylardan 21 Kasım, günlerden Pazar. Yer, İstanbul İnönü Stadı. Statta, günümüzün savaşı kabul edilen futbol maçı oynanıyor. Fatih Sözüer isminde bir genç, Cihat Aktaş, isminde bir genci bıçaklıyor, sözünün eri olduğunu gösteriyor ama hangi uğurda? Daha sonra, bıçağını, koltukların altına atıp maç seyretmeğe devam ediyor. Kanlar içindeki Cihat'ı görenler de işi polise havale edip maç seyretmeyi sürdürüyorlar. Hadiseye şahit olan bir gazeteci, "Bu nasıl insanlık, bıçaklayan ve bıçaklananı görenler, hiç bir şey olmamış gibi maç seyretmeğe devam ediyorlar" diye feryat ediyor. Nereden nereye? İsimler aynı, ama ya o isimleri taşıyanlar? O günün Zafer, Muzaffer ve Cihatları, Çanakkale'yi geçilmez kılmış, gülerek ölüme gitmiş. Bugünün Fatih'i ise kahramanlıklara insanlığa yeni sayfalar açmak, nice güzellikleri fethetmek yerine, Cihat'ın göğsünde bıçakla delik açmayı marifet bilmiş. Gülerek ölüme gidenlerin torunları, gülerek öldürür olmuş. Statlarda bilmem nasıl tedbirler almak, seyirciler arasında boşluk bırakmak, zanlıları stada sokmamak çözüm değildir. Cinayeti statta gerçekleştiremeyenler sokakta işleyecek. Bütün sokaklar için nasıl tedbir alınacak? Çare, dün Çanakkale'de insanımızı düğüne gider gibi şehitliğe yollayan neydi, bugün, suçsuz insanı sinek öldürür gibi bıçaklatan nedir, bunu bulmakta ve tercihini Çanakkale'den yana yapmakta.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.