Olmamıştı, Yusuf, yine Dursun Pehlivan'ı yenememişti. Hem de tam yeniyorum dediği anda, çok kötü bir şekilde yenilmişti. Hâlâ nasıl yenildiğini anlamayan Yusuf, dokunsalar ağlayacaktı. Yürüdü ustası Dursun Pehlivan'ın elini öptü. Ağlamamak için kendini zor tutan Yusuf'un haline bakan Dursun Pehlivan, güldü: -Te be Yusuf! Üzülme, sevin bre! Yusuf, şaşırmıştı: -Sevinmek mi hocam! Nası sevineyim. Kaz gibi havada uçtuktan soora, merkep gibi sırtüstü yenildim. Bi de nası yenildiimi bile annamış diilim. Bu haldeyken nası sevineyi. -Sevin evladım sevin. Emen emen beni yeniyerdin. Saa aatık kuvvet yoluyla karşı koymak epten imkansız. Oyun ile de zor karşılık veriyerim. Seni son anda ancak kendi oyununla, kuvvetini senin aleyhine kullanarak yendim. -Annayamadım hocam. -Annayamazsın tabi. Gel annatayım. Şimdi sen, beni iice çapraz toplayıp sürmee başladın mı? -Evet hocam. -Eer bu arada çengel yetiştirseydin yencek miydin? -Evet hocam. -İşte ben bu arada işi ustalaa döktüm. Sen beni süreeken ben de saa farkettirmeden hızımı artırdım. Sen, beni bu kadaa hızlı kendinin sürdüünü zannediyerdin. Ama ben de seen hızına hız kattım. Seen farketmeden kontrolü kaybettiin anda, ben, kollaanın arasından sıyrılıp yere çöktüm. Ancak, bu anda seen sağ kolunu bıraamadıım için baa çarpıp havada ters dönerek sırt üstü yenildin. Buna, çaprazdan kurtulma ve kılçıkla rakibini yenme denir. Yaa evladım işte büle yenildin. Yoksa beni yeniyerdin ba. Napam, kırk oyun biliyersek birini üretmeyip kendimize sakliyeriz. Aatık üzelmeyi bırak. Hem vücut, hem de güleş bilgisi olarak çok hızlı gelişme güsteedin. Yannız bi kusurun vaa. Oyunnarı birbiri peşi sıra uygulayamiyersin. Bu da zamana ve çok çalışmaa baalı. Adi bakam, şindi biraz kılçık oyunu çalışam. Yusuf, boynunu büktü, iyi bir güreşçi olmak için daha ne kadar çok çalışması, gayret etmesi gerektiğini, sırt üstü yenilerek yakından anlamıştı. *** 1876'nın Eylül ayı ortalarında Deliorman yöresinde harmanlar kalkmış, harmanların kalkmasıyla beraber de Deliorman şenlenmiş, evlilik ve sünnet düğünleri başlamıştı. Düğünlerle birlikte de, atlar hedefe koşma, pehlivanlar da ermeydanında naralanma gayretindeydi. Sonbahar, geldiğinde Deliormanlılar, dünyayı unuturlardı. Düğün, güreş ve at yarışlarından başka bir şey düşünmezler, meşgul olmazlardı. İsyan sonrası Bulgar'ın kıpırdanışları ve bu isyanın İstanbul, Londra, Rusya ve ABD'deki yankıları büyüyerek devam ediyordu. Ama Deliorman'da fazla hissedilmiyordu. Niçin mi? DEVAMI VAR