Çar'ın acımasız emri

A -
A +

Toprak istihkamlar, muharebede yeni kullanılan bir usuldü. Amerika İç Savaşı'nda kullanılmış ve tüfek ateşine karşı mükemmel sığınaklar teşkil ettikleri görülmüştü. Ve bu yeni usulü, Osman Paşa uygulamış, ancak Çar, gelişmelerden haberdar değildi. 7 Eylül 1877 sabahı, Çar, 'ateş' diye çıldırmış gibi bağırdı: "Vurun, yalnızca Türk mevzilerini değil... Uzun menzilli toplarla Plevne kasabasını da... İçindeki sivillerle birlikte bana direnen.... İsmiyle ismimi küçük düşüren şu küstah yeri de vurun, taş taş üstüne bırakmayın. Bırakmayın ki, zaferimden sonra gelenler böyle bir kasabadan nişan bulmasınlar, bu kasabanın yüzüme sürdüğü leke ancak böyle temizlenir." Rus topçusu, iki büyük bozgunun etkisiyle delirmiş gibiydi. Çar'dan da ateş emrini alan Rus topçusu, Türk mevzilerine... Çocuk, kadın ve ihtiyarların yaşadığı Plevne üzerine, yağmur gibi gülle, ölüm yağdırmağa başladı... Hem de güneşin ilk ışıklarıyla birlikte. Plevneliler, şaşkındı ne yapsınlar, nerelere sığınsın bilemediler. Gülleler karşısında savunmasız sivillerin imdadına, Osman Paşa'nın habercileri yetişti. Osman Paşa haber göndermişti, Kara Ahmet'in başında bulunduğu Kırk Kanat ekibiyle, Plevne'nin sivillerine... "İstihkamlara gelin" diye. Kırk Kanat ekibi, şimşek gibi bir anda Plevne'nin sokaklarına dağıldılar, ev ev Osman Paşa'nın emrine iletmeğe başladılar. Gökten yağan güllelere, ateş toplarına aldırmayarak, koşuyorlar, düşüyorlar... Kalkıp tekrar koşuyarlardı, haber verebilmek için... Ahmet, bütün ekibinden daha fazla koşuyordu. Hikmet Dede'den kızılelmayı aldıktan... Kızılelmanın ne manaya geldiğini öğrendikten... Güreşin kızılelmaya kavuşmak, onu bulmak için vesile olduğunu beynine ve gönlüne nakşettikten sonra... Zaten tutulmaz olan Kara Ahmet, hepten de ele avuca gelmez olmuştu. Sanki bir şimşekti, bir bakmışsınız tabyalarda Osman Paşa'nın dibinde, bir bakmışsınız ki hastanede doktor Ryan'ın yanındaydı, ne zaman gider, ne zaman gelir kimse anlamıyordu. Ahmet, Plevne içinde bir sokağa dalmış... Ev ev Osman Paşa'nın emrini bildiriyor, 'tabyalara, istihkamlara koşun' diyordu. Büyük bir hızla, harem kapısından bir evin bahçesine girdi. Bahçe tanıdık geldi, dikkat etti, anne-babasının ve kendisinin misafir olduğu Hikmet Dede'nin eviydi. Ahmet, "Ana! Buba! Davranı bre, Osman Paşa'nın emridir, en yakın tabyalara gideceksiniz" diye bağıra bağıra bahçe içinden ahır ve kümesin solundan eve doğru koşuyordu. Ahmet bağırıyordu, ancak sesine cevap veren yoktu... Gıdaklayarak kaçışan tavuklardan başka. Ahmet, telaşla, zeminden bir metre yüksekte, bir kısmı depo, kiler olan evin merdivenlerine yöneldi... Gördü, yıkılan ekmek aşevini, yemeklerin hazırlandığı ve yendiği yerle bir olmuş mutfağı. Ahmet, koşarak ekmek aşevine girdi. Girmesiyle, ayakları tutuldu, bağırmak istedi, bağıramadı. > Devamı var

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.