Güreşler başladı. Ahmet, rakibini şöyle bir yokladı. Rahatça yenebileceği kanaatine vardı. Kendi güreşini bağladıktan sonra yarım göz ile ustasının Adalı Halil ile mücadelesini takip etmeğe başladı. Adalı Halil azgın bir boğa gibiydi. Sağlı sollu elenselerle tufan olmuş Hergelici'nin üzerine yağıyordu. Hergeleci ayakta zor duruyordu. Fakat çok usta bir güreşçi olduğundan Adalı'ya karşı koyuyordu. Adalı, hiçbir şeyin farkında değildi. Hergeleci'yi ezmekten, ermeydanından kaçırmaktan başka hiçbir şey düşünmüyordu. Ayakta, zor duran, dermanı kesilen Hergeleci, Adalı'nın bir elensesiyle kendini yere attı. Adalı, Hergeleci'nin altçı pehlivan olduğunu bildiği için üzerine gitmedi. Ancak, Hergeleci yerden kalkmayınca mecburen bastırdı. Kurtkapanı oyununu almak için harekete geçti. Hergeleci, iyice güçten düştüğü için bütün mücadelesine rağmen, Adalı Halil'in kurtkapanı oyunu almasına, kollarını koltuk altlarından geçirip ellerini ense kökünde birleştirmesine mani olamadı. Adalı Halil, oyun ile Hergeleci'yi yenemeyeceğini bildiği için işi iyice zorbalığa döktü. Yüz elli kiloya yaklaşan ağırlığıyla 90 kiloluk Hergeleci'nin üzerine abandı. Kurtkapanıyla zorlayarak, Hergeleci'nin yüzünü çimde sürtüyordu. Ustasının, durumunun iyice kötüleştiğini gören, Adalı ile son güreşi yapmak mecburiyetinde kalacağını farkeden Ahmet, rakibini bir çapraza aldı. Kuvvetle sürdükten sonra çengelleyerek altına düşürdü. Hemen paça kasnak oyununa geçerek kündeledi. Seyircilerin dikkati Adalı ile Hergeleci üzerinde olduğundan, kimse Kara Ahmet'in galibiyetinin farkında olmadı, Mümin Hoca'dan başka. Kavalalı Mümin Hoca, büyük bir dikkatle Ahmet'in güreşini takip etmişti. Adalı tarafından, kurt kapanıyla yüzü yerde sürtülen ve kan içinde kalan Hergeleci'nin daha fazla dayanacak hali kalmamış, iyice tükenmişti.Direnmeyi bıraktı ve Adalı Halil'in kurt kapanında zorlamasıyla sırtüstü devrildi. Adalı ayağa fırlayıp galibiyet temennasını çıktı. Adalı taraftarları sevinç içindeydi: -Afferin Adalı, gösterdin Aliço'nun çırağı olduğunu. -Eze eze yendin Hergeleci'yi. Bu sefer oyunları da çare olmadı. Cazgır, Adalı'nın galibiyetini ilan etti. Adalı, kalkması için elini uzattı. Ancak, Hergeleci'de hiçbir hareket yoktu. Adalı endişelendi, Hergeleci'ye bir şey mi olmuştu? Bu sırada, Mümin Hoca ile Kara Ahmet, geldiler. Kara Ahmet, "Ustam, ne oldu sana" diyerek Hergeleci'nin üzerine kapandı. Mümin Hoca, şöyle bir baktı ve Ahmet'i kaldırdı: -Çabuk su yetiştir, ustan bayılmış. Mümin Pehlivan, şaşkın şaşkın bakan Adalı'ya döndü, kızgındı: -Te be Adalı, ne istedin İbrahim Pelvandan, kastın, öldürmek miydi? Adalı hâlâ ne olduğunun farkında değildi: -A be Mümin Pelvan sen ne dersin? Öldürmek istemek ne demek? Bunu bana nasıl sülersin, gördüğün gibi mertçesine, kıran kırana güleştik. Mümin Pehlivan iyice kızdı: -Tövbe tövbe. Sen ayakta bile zor duran Hergeleci ile güleşmeğe, mertçe güleşmek mi dersin. Kıran kırana güleşi hasta adam ile mi yaparsın? Mümin Pehlivanın sözleriyle, Adalı tam manasıyla vuruldu. > DEVAMI VAR