Ahmet'in, güreşin hemen başında bir elenseyle yere düşmesi, seyircileri hayal kırıklığına uğrattı: -A be bu Ahmet, kalıbının adamı değil galiba. -Üle deme be, çocuk heyecan içinde... Ne de olsa karşısında zaman zaman başa güleşen bir pelvan var. Bu sırada duyduğu gür bir ses Ahmet'e güç verdi: -Ahmet, yiğidim. Bırakma kendini. Başaracaksın. Seslenen Deli Hafız'dı. Ahmet, ayağa kalktı. Kalkmasıyla birlikte Yakup pehlivan, sağlı sollu elense ve tırpanlara fırtına olup yağdı. Ahmet gözlerini dört açmış, vücut hareketleriyle kendini elsenlerden koruyor ve fırtınanın ilk hızının geçmesini bekliyordu. Güreşin, ilk on dakikası, Yakup pehlivanın amansız elense taarruzuyla geçti. Yakup pehlivanın oyuna geçmeyip ezme niyetiyle hareket etmesi, seyircilerin tepkisine sebep oldu: -Te be Yakup pelvan, doğru dürüst güleş! -Garibin güleş hayatını söndürmek mi istersin? Seyircilerin tepkisi Yakup pehlivanı kızdırdı, elense ve tırpanlarını daha da sertleştirdi. Sağlı sollu elenselerle bunalan Kara Ahmet, baktı ki, Yakup pehlivanın güreşe girmeye niyeti yok. Hiç olmazsa güreşi ben karıştırıyım diye düşündü. Deli Hafız'ın, güleşe girmek için benim işaretimi bekle sözünü unuttu. Yakup pehlivan, paçaları meydanda güreşiyordu, sanki Ahmet'e paçaları dalması için bir davet var gibiydi. Ahmet, davete daha fazla ilgisiz kalamadı ve paçalara daldı. Dalmasıyla beraber, iki paçayı eline geçirdi. Geçirdi ama beklediğine kavuşamadı. Nasıl oldu bilinmez. Herhalde böyle bir şey bekliyordu. Yakup pehlivan, Ahmet'in kafasını koltuk altına alıp, ellerini gırtlağı üzerinde birleştirerek boyunduruk oyununu almıştı. Ahmet, iki paçayı çekip omzuyla yüklendi... Yakup pehlivanı devirmek için zorladı. Yakup pehlivan, insafsızca boyunduruğu sıktı. Ahmet, nefesinin kesildiğini gözlerinin karardığını hissetti. Kulakları zonklamaya başlamıştı. Buna rağmen Kara Ahmet, gözü karalık gösterisine girip, paçalara asıldı. Onun asılmasıyla Yakup pehlivan da boyunduruğu demir mengeneye çevirdi, Ahmet'in nefesini tamamen kesti. Ahmet, şuuru gitmek üzereyken, boyunduruğun çözülmesi için paçaları bırakması gerektiğini düşünebildi ve paçaları bıraktı. Ahmet, paçaları bıraktı ama Yakup pehlivan, yapması gerekeni yapmadı... Mertliğe, pehlivanlığa yakışmaz şekilde Ahmet'in boğazını sıkmağa devam etti. Ahmet'in son hatırladığı, cazgırın Yakup pehlivana doğru eğildiğiydi. Cazgır, Ahmet'in paçaları bırakmasına rağmen Yakup pehlivanın boyunduruğu boşaltmadığını görünce çılgına döndü, şiddetle Yakup'un omzuna vurdu: -Bre Yakup! Görmez misin, Ahmet paçalarını bırakmış. Yakup pehlivan, sanki fark etmemiş gibi baktı: -Yaa öyle mi? Görmemişim. Yakup pehlivan, hem konuşuyor hem de boyunduruğu sıkmaya devam ediyordu. Durumu anlayan cazgır çıldıracak gibi oldu, eliyle itti: -Be zalim herif. Ahmet'i öldürücek misin? Boşalt şu boyunduruğu. Yakup pehlivan, avı elinden alınmış yırtıcı gibi homurdandı: -Boşalttık bre, ne bağırır durursun? Yakup pehlivanın boyunduruğu boşaltmasıyla, Ahmet, çimlerin üzerine yan üstü devrildi. Ahmet'in yıkıldığını gören Deli Hafız, eline bir ibrik alarak çayıra koştu. ¥ DEVAMI VAR