Gazetecinin sualine Hergeleci İbrahim'in tepkisi çok sert oldu: -Ne dedin, ne dedin, Yusuf'la güreşmek mi? Ben buraya Yusuf'la değil, Frenklerle güreşmeğe geldim. Şaşırma sırası, gazetecilerdeydi: -Pierri ve Tom Cannon, bize, senin Yusuf ile güreşeceğini, senin Yusuf'u İstanbul'da yendiğini söylediler. "Tövbe, tövbe" diyen Hergeleci İbrahim, çok üzülmüştü Yusuf'a döndü: -Yusuf Pelvan kusura kalma, hakkını helal et. Onlara böyle bir şey söylemedim. Bana Frenklerle güreşeceğimi söylediler. Yusuf, gülerek Hergeleci İbrahim'i kucakladı: -Üzülme bre İbram. Seninle Paris'te güreşmek benim için en büyük şeref. Görsünler şu gavurcuklar Osmanlı'nın güreşi nasıl olurmuş. Pierri ve Cannon'un seni niçin gözlerden gizlemek istediği iyi anlaşıldı. Beni burada, görünce, hilelerinin ortaya çıkacağını fark ettiler. Bak ikisi de ortalıkta yok. Hadi bizim otele gidelim, hem konuşur hem de hasret gideririz. Baştan söyleyeyim, güreşten kaçmak yok ha. Te be şüle kıran kırana güreş yapmayı çok özledim. Bunun için herşeye razıyım, sakın ola hayır deme. Yusuf'un sözleri, Hergelece İbrahim'i çok duygulandırdı: -Çok mert bir insansın be Yusuf. Senin yerine başka birisi olsaydı yüzüme bakmazdı. Hergeleci ve talebesi Kara Ahmet, Yusuf ile birlikte otele gittiklerinde, Tom Cannon ve Rum Pierri'yi orada buldular. Araya, Yusuf'un meneceri girdi, her ikisi de hem Yusuf'tan hem de Hergeleci İbrahim'den özür dilediler. İbrahim Pehlivanın gözü Koca Yusuf'taydı. Hergeleci'yi Paris'te görmek Yusuf'u çok neşelendirmiş, rahatlatmıştı, adamakıllı bunaldığı bir zamanda, Hergeleci imdadına yetişmişti: -Te be İbram. Haklısın, sana karşı yapılan çok ayıp bir şey. Ama bilmeden bana çok büyük iyilik yaptılar. Sana kavuşmamı, seninle şüle kıran kırana tekrar güreş yapma imkanını sağladılar. İnan ki çok özlemişim bre, seninle, Aliço usta, Mümin Hoca, Adalı Halil ile yaptığım güreşleri. Burada güreşler çok kahpece. Kaçmaktan başka bir şey bilmiyorlar. Kaçanı tutmak için koşa koşa hepten de tazıya döndüm. Ne dersin, şu Frenklere, gavurcuklara Türk güreşi nasıl olurmuş gösterelim mi? Hergeleci, gülümsedi: -Tamam bre Koca usta. Dediğin gibi olsun, güleşelim. Bu gavurcukları da senin hatırına affettim. -Sağ ol İbram Pelvan. Allahü teala senden razı olsun, iki cihanda aziz etsin. Yusuf ve Hergeleci'nin menecerleri bir araya geldiler. Anlaştılar, Yusuf ile Hergeleci 5 Aralık Çarşamba günü saat 17'de Paris Kışlık Sirkte karşı karşıya gelecekler, güreşleri yağlı, Kırkpınar usulü olacaktı. Güreşten bir gün önce 4 Aralık 1895 tarihli Le journal gazetesinin, "Sultanın aslanları Yusuf ile İbrahim, dünya şampiyonluğu için karşılaşacaklar. İbrahim, Yusuf'un Türkiye'de yenemediği tek pehlivan. Güreşler alaturka olacak." şeklindeki haberi, Franızların bu güreşe hangi gözle baktığını gözler önüne seriyordu. Onların gözünde bu güreşte galip gelen dünya şampiyonu sayılacaktı. Doğrusu da buydu. Yusuf, Hergeleci İbrahim'in gelmesiyle biraz teselli bulur gibi olmuştu. Memleketini, tabii başta Gülçehre ve kızı Hatice, oğulları Osman ile İsmail olmak üzere bütün sevdiklerini çok özlemişti, hasretleri dayanılmaz hale gelmişti. Dile kolay, sevdiklerinden ayrılığı onaltı ayı bulmuş, hasret ateşi bağrını kül eylemişti. Bu sefer kararlıydı. DEVAMI VAR