Düşman içerdeydi

A -
A +

Yusuf, koca Osmanlı bu hale nasıl düştü diye soruyor, İbrahim Pehlivan cevap veremiyordu. O da anlamamıştı, Rus'un Tuna'yı nasıl geçtiğini, Osmanlı ordusunun bu kadar gaflet içinde nasıl kaldığını... 1877'nin 26 Haziran'ını 27 Haziran'a bağlayan gece, büyük Rus kuvvetleri, Tuna'yı Romanya tarafındaki Zimneçi'den, Osmanlı topraklarındaki Rusçuk ile Niğbolu arasındaki Ziştovi'ye geçerek aşmağa başlamışlardı. Burası, bataklık olduğu için Osmanlı ordusu buradan geçiş beklemiyordu. İlk geçenler de Rus Çarı'nın emriyle hemen Ziştovi ve çevresine saldırarak katliama başlamışlardı. Rus Çarı, Rus ordusuna Bugarlarla işbirliği yapılarak Türkleri göçürmek için her türlü katliamın yapılmasını, Tuna ve Edirne vilayetlerinde Türklerin mutlaka azınlık durumuna düşürülmesini istemişti. Rusların, Ziştovi üzerinden Tuna'yı geçmesi dört gün sürmüştü. Rusların Tuna'yı geçmelerine müsaade etmekle savaşı yarı yarıya kaybetmiş olduk. Çünkü, Rumeli'de Tuna ile Balkan dağları, savunma için en elverişli iki hat idi. Ruslar, Tuna'yı geçerken 50 bin kaybı göze almışlardı, ancak o zamanki komutanların gafletiyle hiç kayıp vermeden ellerini kollarını sallayarak geçmişlerdi. Ve bu gaflet, Rumeli'nin çok büyük bir parçasının elden çıkmasına sebep olmuştu. Osmanlı kurmayları, Ziştovi'yi Rusların en son olarak geçireceği yer olarak görüyorlardı. Rus'un, böylesine büyük bir kuvvetle, Osmanlı topraklarına girdiği böyle bir zamanda, Osmanlı ordusu, boğazına kadar siyasete gömülmüş, başkumandanla ordu komutanları arasında çekememezlik vardı. Bu ordu içinde, Abdülaziz Han'ın şehit edilmesine karışanlar, yeni padişah Abdülhamid Han'a istediklerini yaptırmak, onu avuçlarının içine almak için bütün Osmanlı'yı feda etmekten çekinmeyen paşalar vardı. En önemlisi de yeni Padişah Abdülhamid Han, dizginleri tam olarak eline alamamıştı, amcasının şehit edilmesine karışan ordu mensuplarına karşı güvensizlik içindeydi. Kendisini hiç istemediği bir savaşın içinde bulmuştu. Osmanlı Devleti, işte bu şartlar içinde tarihin en büyük savaşlarından birine giriyordu, en önemlisi de bu sefer düşman, içerdeydi. Hem ordu içinde, hem idareciler içinde gafil ve hainler vardı. En korkuncu da, Osmanlı vatandaşı olan Bulgarlar, bağımsızlık ateşiyle yanıyor, bunun için herşeyi göze almışlardı ve Rus askerlerinin en büyük yardımcısıydılar, Rus askerini Müslümanların üzerine salmak, Müslümanları katlettirmek için her türlü hileye, tahrike başvuruyorlar, ellerinden ne gelirse yapıyorlardı. Daha Ruslar, tarafından işgal edilmemiş yerlerdeyse Bulgarlar, gündüz külahlı, geceyse silahlıydılar. -İzin yok İbrahim efendi izin yok. Padişah efendimizden kesin emir gelmiş. "Kimse bulunduğu yeri terk etmesin. Siviller de silahlansın, askerlere yardım etsinler" buyurmuş. Eski Zağra Müftüsü Hüseyin Raci Efendi'nin bu sözleri, İbrahim Pehlivan ve Yusuf'un zaten canlarına minnetti. İbrahim Pehlivan ve Yusuf, silaha sarılıp, düşmana karşı koyma, Tepe köyündeki masumların intikamını Bulgar ve Rus'tan alma imkanı çıktı diye sevinmişlerdi. İbrahim Pehlivan, Yusuf'a sordu: -Bize, İsmeyil Hoca, Eski Zağra'ya vardıktan sonra, Raci Efendi'ye tabi olun, onun sözünden çıkmayın, dimişti. Biz, size tabiyiz, ne sülerseniz onu yaparız üle değil mi Yusuf kızanım?. Raci Efendi'nin sözleri, son yaşadıkları karşısında silah elde, canilere karşı savaşmak isteyen Yusuf, için de bayram müjdesindeydi: -Aklısın İbram Agam. Bana sorarsanız, kadın, çocukları ve Beşir'i burda bırakalım. Emen, Osmannı Ordusu'na katılaam. Bu fikir, İbrahim Pehlivan'ın da çok hoşuna gitmişti: -Ay aklınla bin yaşa ba Yusuf, ne güzel süledin. Emen yola çıkalım. Yusuf ve İbrahim Pehlivan'ın söyledikleri karşısında Raci Efendi, telaşlandı. Devamı var

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.