Elma, muradı temsil eder

A -
A +

Hikmet Dede'nin Kızılelma ile ilgili verdiği bilgi, hem Kara Ali'yi, hem de oğlu Kara Ahmet'i, bulundukları mekandan alıp ta Türkistan'a götürmüş... Türkistan'dan Anadolu'ya oradan da Viyana ve Roma'ya Avrupa içlerine alıp uçurmuştu. Hikmet Dede'den elmayı alırken bile kılı kıpırdamayan... hiç heyecanlanmayan Ahmet, Kızılelma ile ilgili anlatılanları, nefesini tutmuş dinliyordu. Ahmet'in hali, Hikmet Dede'nin de dikkatini çekti, takılmadan edemedi: -Ahmet, yiğidim, ne o? Tuna Baba'nın verdiği elma seni fazla etkilemedi, ama Altın Kızılelma buralardan aldı götürdü. Ne o, senin de gönlün, akıncılar gibi Viyana'da, Frenk diyarı Paris'te, oraların gönüller alan güzellerinde mi? Tuna Baba'nın emaneti elmayı, birlikte yiyeceğin güzeli... yoksa, Frenk diyarlarında mı aramak istersin? Hikmet Dede'nin sözleri, Ahmet'i Kızılelma diyarlarından aldı getirdi, utanmıştı: -Hikmet Dedem, bizim Frenk güzelleriyle ne işimiz olur? Ahmet'in cevabı Hikmet Dede'yi güldürdü: -Üle deme Ahmedim, gönül bu. Deliorman veya Frenk güzeli diye ayırmaz. Sonra güreşle fethin, bu diyarlarda olacak. Ahmet, çocukça inat etti: -Ben pelvanım, gönlüm, Frenk güzellerine takılmaz dedem. Hikmet Dede, 'Ben pehlivanım, gönül Frenk güzellerine takılmaz' sözleri karşısında titredi, içinden Ya Rabbi, çocukluğuna bağışla diye dua etti: -Tamam Ahmedim, sen pelvansın, sözünü tutarsın. Ne dersin, niçin Kızılelma denmiş de kızıl ayva, kızıl nar denmemiş... elmanın ayrıcalığı nereden kaynaklanıyor, bundan bahsedelim mi? Az önce çocukça diklenen Ahmet, yine hemen boyun büktü: -Siz daha iyi bilirsiniz dedem. Ahmet'in boyun büküşü, Hikmet Dede'yi tekrar neşesine kavuşturdu: -Hay bre Ahmet'im... İnşallah, sözü dinlenesi, tutulası gönül dostları karşısında, hep böyle 'siz daha iyi bilirsiniz', dersin. Gelelim elmaya... Elma, niçin büle, destanlara, efsanelere, masallar konu olmuş? Muhammed aleyhisselam, bir hadis-i şeriflerinde, elmanın şifa kaynağı olduğunu söylemiş, Lokman Hekim, "Midesinde elma olana Azrail yaklaşmaz" demiştir. Elma Türk halk tababetinde, sağlık geleneğinde, murâda ermek, çocuk, çok çocuk, erkek çocuk sahibi, geçkin yaşa rağmen çocuk sahibi olabilmek gibi hususların iksiri, ilacı kabul edilmiştir. Türk halk inanışına göre, elmalı yer, döl tutmaya müsait, hikmetli yerdir. Elma çoğalmadaki bereketi anlatır. Bazı kutsal dağlar, 'almalı dağ' olarak isimlendirilir. Dedem Korkut , Şeyh Yusuf, Kerem ile Aslı hikayelerinde elma motifi sık sık geçmektedir. Çocuğu olmayan padişah ve vezire, Hızır bir elma verirken, çocukları olması için bu elmayı eşleri ile birlikte yarı yarıya bölüp yemelerini söyler. Çok kere çocuklar, dünyaya gelince birbirine aşık olurlar. Karacaoğlan, şu dörtlüklerinde elmayı; aşkın, bereketin, çoğalmanın vesilesi sayar: "Perişan gönlüm perişan, Elmadır âşığa nişan, Elmasız yâre kavuşan, Ah eder, anar elmayı. Karacaoğlan, kaynar coşar, Aşk dalgası boydan aşar, Bir kötüye yolu düşer, Kadrin bilmez yer elmayı." Karacaoğlan'ın dörtlükleriyle sözlerini bitiren Hikmet Dede'nin eli, Ahmet'in kulağına gitti. ¥ Devamı var

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.