- Hanım, nedir bu çocuğun hali? Anlamış değilim. Tamam akranlarına göre çok çabuk gelişti. Sekiz yaşında olmasına rağmen 12 yaşındaki çocukların gösterişinde Akıllı, cesur, dayanıklı, tam bir başpehlivan adayı... ama, bütün bunlar, onun yaptıklarını açıklamağa yetmiyor. Sekiz yaşındaki çocuk, kırk çocuğun başında aklın almayacağı işler yapıyor. Plevne kasabası, koca Osmanlı ordusu, Kara Ahmet'ten bahsediyor. Osman Paşa'yı da anlamış değilim. Ahmet'te ne gördü de, ona bu vazifeleri verdi, akıl sır erer gibi değil. -Efendi, ben, biraz anlar gibiyim, ama tam emin değilim. Kara Ahmet'in babası Kara Ali ve annesi Fatma hanım, isim koyamıyorlardı, yaşadıklarına... Her iki Plevne muharebesinde, Ahmet'in yaptığı inanılması güç işleri anlamlandırmağa çalışıyorlardı. Hanımının "Ben biraz anlar gibiyim" sözleri, Kara Ali'yi heyecanlandırdı: -Hele anlat bre hatun. İnsanı meraktan çatlatmayasın. Fatma hatun, boyun büktü, utandı, dokuz senedir aynı yastığa baş koyduğu kara sevdalısı eşinden bir şey saklamaktan... ve senelerdir sakladığı sırrı anlatmanın doğru olup olmayacağı tereddüdünde anlattı: -Ahmet'e hamile kalmazdan az önceydi. Büyük kızımız Leyla'dan sonra, iki erkek çocuğumuz ölmüş... sen, pehlivan yapmayı düşündüğün bir erkek evlat hasretiyle yanıyor, bana da bir şey diyemiyordun. Senden gizli, Demir Baba dergahına gitmiş... buradaki talebelere yardım edip, 'Ey yüce Allahım, burada yatan Demir Baba yüzü suyu hürmetine bize bir erkek evlat nasip et.' şeklinde niyazda bulunmuştum. Demir Baba'ya gittikten birkaç gün sonra, bir rüya gördüm. Rüyamda, Demir Baba olduğunu söyleyen çok iri yarı bir kimse, bana bir elma verdi. Elmayı yememi söyledi, elmayı yedikten sonra, 'Kızım bir oğlun dünyaya gelecek... büyük bir pehlivan olarak küffar diyarında Osmanlı'nın, İslamiyetin şanını yükseltecek. Aşk olsun diye nara atarak güreşecek, hakiki aşkı arayacak. Oğlun sekiz yaşına gelmeden bu rüyadan kimseye bahsetme. Sekiz yaşından sonra, eşine ve yüce Rabbimizin işlerindeki hikmeti, esrarı gören bir gönül ehli zata anlatır, onun işaret ettiği gibi hareket edersiniz' dedi. Uyandım, elmanın lezzeti hâlâ damağımdaydı. Bu rüyadan az zaman sonra da Ahmet'e hamile kaldım. Fatma hatun, son sözlerinden sonra bir müddet sesiz kaldı, gönlünden gelenleri, "Ya efendi işte büle, anlattım ve rahatladım, artık sen ne zaman uygun görürsen, hikmet ehli bir zat bulup ona anlatır, işaret ettiği gibi hareket ederiz" diyerek seslendirdi. Hanımının anlattıkları, Kara Ali'yi coşturmuştu, duyduklarına inanamıyordu, rüyada gibiydi: -Bre Hatun, benimle maytap geçmezsin değil mi? Fatma hanım kızdı: -Efendi sen ne dersin, böyle şeyin şakası olur mu. İnsan çarpılır sonra. Uzun Ali, hanımının gönlünü almak için çırpındı: -Yanlış anlama be hatun. Emin olmak için sordum. Senin de dediğin gibi böyle işlerin şakası olmaz. Sen ne demeştin; hikmet ehli bir zat mı? -Evet, efendi, Demir Baba'nın dediğini söyledim, Rabbimizin işlerindeki hikmeti, esrarı gören gönül ehli bir zatı bulur, ona anlatırsınız, demişti. Büle bir zatı nerede, nasıl bulacağız. Kara Ali sevinç içinde bağırdı: -Bulduk bre hatun bulduk, hem de dibimizde. ¥ DEVAMI YARIN