Ahmet, şöyle bir Koç Hasan'a, dev gibi delikanlıya baktı, halinden zerre kadar değişme olmadı: -Güleşirim, Hikmet dedem, niçin güleşmeyeyim? Hikmet dede, duyduklarına inanamıyordu. Bu nasıl evlattı?. Kendisinin iki kat iriliğindeki delikanlıya akranıyla güreşecekmiş gibi kayıtsızca bakıyordu. Hikmet dede emin olmak için tekrar sordu: -Evladım. İyi düşün. Koç Hasan seninle ciddi tutacak. Oynaş güleş yapmayacak. Ona şöyle bir daha bak ve sonra karar ver. Sonra, ben ciddi güleş tutulacağını bilmiyordum, demiyesin. Hikmet dedenin, ısrarla sorması küçük Kara Ahmet'i kızdırdı, yüzü kırmızıya döndü: -Te be dedem. Sağır değiliz. Ne dediğini iyi duyduk ve anladık. Güleşiriz dedik ya... Hikmet dede, "Şükürler olsun sana ya Rabbim... Bana vazifemi tamamlama imkanı verdin." diye dua ederek Ahmet'i alnından öptü. Ahmet'in babası Kara Ali ise sevincinden yerinde duramıyor... Ahmet'e sarılmamak için kendini zor tutuyordu. Ahmet ve Koç Hasan ise yaşananlardan, söylenenlerden bir şey anlamamışlardı... Bir Hikmet dedeye bir Kara Ali'ye bakıyorlardı. Hikmet dede, Hasan'ı gönderdi ve Kara Ahmet'e döndü. Hikmet dede, niçin güreştirilmediğinin şaşkınlığındaki Ahmet'i, çağırdı, Ahmet, geldi, dedenin yanında durdu. Hikmet dede, cebinden al renkli beze sarılmış bir şey çıkardı, Ahmet'e uzattı: -Ahmet, yiğidim, buyur... Tuna Baba'nın emanetini. Ahmet, Hikmet dedenin uzattığını aldı. Al renkli emanet elinde duruyor, ancak Ahmet, bezin içinde ne olduğunu anlamak için davranmıyordu. Hikmet dede, Ahmet'in soğukkanlılığı karşısında hayretler içinde kaldı: -Ahmet'im, o al bezin içinde ne olduğunu merak etmez misin? Ahmet'in cevabı da çok kıymetli şeylerin emanet edildiği emin kimselere yakışır cinstendi: -Hikmet dedem. Al dediniz aldım. Ama aç demediniz. Büyüklerimizin izni olmadan nasıl açarım. Hikmet dede, Ahmet'in cevabıyla bir daha vuruldu: -Aç bre oğlum aç. Senin kadar ben de merak içindeyim. Bakalım emanet teslim edildiği günkü gibi mi? Eğer, emaneti teslim alan bizde bir bozukluk varsa, bu, emanete zarar verir. Bu sebepten ben de merak içindeyim. Bakalım, emaneti, hakkıyla yerine ulaştırabildik mi? Ahmet, Hikmet dedenin aç sözüyle, al renkteki bezi çözmeğe başladı. Tam üç düğüm atılmıştı. Düğümler çözüldü ve bez açıldı. Bezin içinden çıkanı gören Ahmet ve babası, şaşkınlıktan dillerini yutuyorlardı. Emaneti eline alan Ahmet ve babası, gördüklerine inanamadılar. Tuna Baba'nın gönderdiği emanet; çok şeyler anlatandı... Türkoğlu'nun ülküsüne, ulaşmak istediği hedefe işaret eden... Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) mübarek sözlerinde geçen... efsane ve destanlarda söylenendi... Ahmet, emanetin elini yaktığını hissetti, ışıltısı, göz alıcı kızıllığı gözlerini kamaştırdı, ne yapsın bilemedi, boynunu büktü: -Hikmet dedem, ben, ne yapacağım bunu? Hikmet dede heyecanla elini uzattı: -Ver hele Ahmet'im, bir bakalım. Sonra ne yapacağını sülerim. Emaneti, bize emanet edilen şekliyle yerine ulaştırabilmiş, emanete sahip çıkabilmiş miyiz? Hikmet dede, emaneti aldı, büyük bir heyecan içinde, inceledi. Rahatladı, gönlü şükür dualarına durdu. ¥ Devamı var