Er meydanına aktılar

A -
A +

Pomak Osman, gözyaşları içinde Yusuf'un arkasından baka kaldı, giden, uzaklaşan, gençliği, ümitleri, tarhana çorbası, zeytinyağı ve yeşil çimen içinde geçen ömrüydü. Yusuf, Filiz Nurullah, Küçük Yusuf ve Mandıra köylüleriyle birlikte Uzunköprü'nün Ergene nehri üzerine kurulmuş binbir gözlü köprüsünün yanındaki güreş alanına geldiklerinde meydan ana baba günüydü. Aliço ile çırağı Halil, Edirne beyleriyle birlikte daha önce gelmişlerdi. Aliço, Yusuf'un geldiğini görünce yanlarına çağırdı, o da Aliço'nun elini öperek yanlarına oturdu. Filiz ile Küçük Yusuf, acele soyunarak, meydana koştular. Küçük Yusuf, Küçük ortada birinci oldu. Filiz Nurullah ise burada başaltında güreşti ve zorlanmadan birinci oldu. Cazgır, "Baş pehlivanlar kazan başına" diye seslendiğinde, ortaya Yusuf ve Halil'den başka çıkan olmadı. Ortaya ödül koyan Edirneli beyler, başka pehlivanın çıkmasını istememişlerdi. Edirneli beyler, güreşi Halil pehlivanın alacağından iyice emindiler. Aliço onlara, "Halil, kışı çok iyi geçirdi. Artık beni iyice zorluyor. Eğer, Kırkpınar'daki güreş yarıda kalmasaydı Yusuf'u mutlaka yenerdi" demişti. İşte bu sebepten, ödülü Halil'in alması için başka pehlivanı başa çıkarmamışlar ve Halil'e destek olmak içinde ödülü çok yüksek tutmuşlardı. Baştaki ödül, tam 30 sarı lira altınıydı, duyanların dudakları uçukluyordu, çünkü böyle yüksek bir ödül Kırkpınar'da dahi konmamıştı. Yusuf, başa başka pehlivanın çıkmadığını görünce ve ödülün yüksekliğini duyunca gülümsedi, "Bu Edirneliler ve Aliço benim yenileceğime iyice inanmışlar görelim bakalım ödül kime niyet kime kısmet olacak" diye düşündü. Halil de, cazgırın çağırmasıyla beraber, ödülü alacağından emin bir vaziyette kazan dibine yürümüştü. Halil'in meydanda gözükmesiyle birlikte destek için ta Edirne'den gelen Edirneliler coştu: -Bravo Adalı Halil. Göster bakalım Aliço'nun çırağı olduğunu. -Haydi Edirne'nin aslanı. Şumnulu'ya göster dünyanın kaç bucak olduğunu. Yusuf'u destekleyen tek tük kişi de vardı: -Haydi Deliormanlı, yine bağırttır şu Halil'i. "Bağırttır" sözü üzerine ortalık karışır gibi oldu ancak araya girenler gerginliğe önlediler. Yusuf ve Halil kazan başında buluştular, selamlaştılar, Adalı Halil, ustası Aliço'dan zılgıtı tam yemiş olmalı ki, Yusuf'tan helallik istedi, Kırkpınar'daki bağırmasından dolayı özür diledi. Yusuf da, hakkını helal ederek Halil'den helallik istedi, bu şekilde hava yumuşadı. Cazgır her iki pehlivanı ortaya davet edince, meydanı bir heyecan dalgası kapladı. İki pehlivan, kıbleye karşı el bağladılar, cazgır çok güzel sözlerle iki pehlivanı tanıttı, Adalı Halil'i tanıtırken daha cömert davrandı, Aliço'nun çırağı olduğunu üzerine basa basa söyledi, iki tarafa nasihatlerde bulundu ve arkasından güzel bir dua okuyarak salavat ve Allah Allah sesleri arasında iki yiğidi meydana saldı, tıpkı Mohaç Meydanı'na akan akıncılar gibi, Yusuf ve Adalı kartal gibi kanat çırparak kurt gibi atılarak ermeydanına aktılar, en yüksek mertebe olan erenliğe yolun erlikten geçtiğini bilerek. Not: 2001 yılında yayınlanan birinci bölümün ve şu anda yayınlanmakta olan ikinci bölümün noksan sayıları, isteyenlere e-mail ile gönderilir. Devamı var

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.