Kara Ahmet, meydanda gözükmeyince, Hergeleci, bir çocuğu bulması için saldı. Biraz sonra Ahmet, telaş içinde geldi. Hergeleci, Ahmet'e çıkıştı: -Bre Ahmet nerdesin? Yine kızılelmanın sahibi al yanaklıyı mı düşünürdün? Ahmet, mahçuptu: -Ah be ustam, keşke düşünmekle olsaydı. Düştük bir derde Rabbim yardımcı olsun. -Amin. Hadi, fazla konuşma da bir an önce yağlan. Yağlanma bittikten sonra cazgır, pehlivanlara eşleştirmek için harekete geçince Adalı Halil ortaya çıktı halka seslendi: -Ey ahali. Ben buraya Hergeleci ile güreşmek için geldim. Bizi baş başa bırakın. Bunu fırsat bilen, Tulçalı da, bağırdı: -Ben de Kara Ahmet ile güreşmek için geldim. Edirne'de beni kazaladı, sağda solda aleyhimde konuşurmuş. Cazgır, durumu hakem heyetine ve düğün sahibine bildirdi. Hakem heyeti, İbrahim pehlivana sordu. İbrahim pehlivan, "Ben Adalı Halil'i, çırağım Ahmet de Tulçalı'yı yendik. Normal olanı onların bir rakip yendikten sonra bizimle tutmalarıdır. Ama ilk defa bizi istemeleri de hakkıdır. Yine de siz bilirsiniz." dedi. Hergeleci İbrahim'in yaklaşımı düğün sahibini ve diğer ağaları rahatlattı. Bu sırada Adalı Halil geldi. Hergeleci İbrahim'in kispetinin kasnağından tuttu: -Kaçma İbrahim. Buralara seninle kozumu paylaşmağa geldim. Hergeleci İbrahim, Adalı Halil'in "Kaçma İbrahim" sözüne kızdı: -Sen ne dersin be Halil. Ne sülediğinin farkında mısın? Pelvan kişiye büle söz yakışır mı? Pelvanlıkta, rakipten, ermeydanından kaçmak var mı? Büle bir şeyi bize nasıl yakıştırırsın? Hergeleci'nin sözleri, Adalı Halil'i kıpkırmızı etti, söylediklerinin ağırlığını fark etti, ancak ok yaydan çıkmıştı. Hergeleci, hakem heyetine ve ağalara döndü: -Te be, ayırın bizim Adalı ile güreşimizi. Madem ki intikam peşindedir, alsın intikamını da rahatlasın. Söze, Tuçalı da karıştı: -Ben de ilk elde Ahmet ile güleşmek isterim. Bizim güleşimizi de diğerlerinden ayırın. Araya, Kavalalı ve Edirneli ağalar girdi. Düğün sahibine, bu iki güreşin ödülünü kendilerinin vermek istediğini söylediler, ortaya çil çil Osmanlı altınlarını koydular ve Adalı Halil-Hergeleci İbrahim, Tulçalı Hasan- Kara Ahmet güreşlerinin diğer baş güreşlerinden ayrılmasına karar verildi. Durum, seyircilere bildirildi, seyirciler, zevkten sekiz köşe oldular: -Hey bre hey. Bugün ermeydanı tam manasıyla şenlenecek. -Doğru sülersin ba. Bir tarafta Adalı'nın acı kuvveti, diğer tarafta Hergeleci'nin ustalığı. -Bakalım Kara Ahmet, bu sefer Tulçalı karşısında ne yapacak? Cazgır, baş pehlivanları kıbleye karşı dizdi. Pehlivanlar, rakiplerinin ellerini tutarak el bağladılar, Yüce Mevlâ huzurunda boyun büktüler. Cazgır, mertlikten ayrılmamaları, kendilerini büyük görmemeleri, kibre kapılmamaları, gönül kırmamaları konusunda tavsiyede bulundu, ermeydanının ne olduğunu hatırlattı, dua ve salavattan sonra, tıpkı Malazgirt'te, Alpaslan'ın yiğitlerinin savaş meydanına yürümeleri gibi Allah Allah sesleri arasında baş pehlivanları ermeydanına saldı. > DEVAMI VAR