Filiz soluk soluğa gelmişti -138-

A -
A +

Ninesi, "Te be benim gül yüzlü torunum. Sen ne şanslı bi kızsın, Deliorman'da bi genç kızın ömründe, bi erkekten kavuşabilceği en güzel, en manalı hediye, gül yaprağı içinde gönderilen kömürdür. Bu; bütün varlığım senin için fedadır, her anım senin ile doludur. Sana olan sevgimi, ebedi güzelliğe götüren sebep olarak görüyerim. Sana olan sevgim, Mecnun'un Leyla'ya olan sevgisi gibidir, Leyla'dan Mevla'ya birlikte kavuşmak dileyimdir, demektir" diye kömür ve gül yapraklarını manalandırmış, zaten kara sevda ateşleri içinde yatan torununu bu ateşte kül eylemişti. "Gülçehrem, Hakkını helal et. Beş sene, önce bilemedim, güllü mendil içinde gönderilen kömürün neler söylediğini. Sevdana cevap veremedim. O zaman aklım havalardaydı, gerçek sevdayı tatmamış, güleşten başka güzel, sevda bilmiyordu. Gönlün kırdım, beş sene seni ateşler içinde kodum. Ne kadar hayret etsem az. Ne hikmetler var bilemem. Beni vuran ceylan gözlerini görmeme bir azgın boğa sebep oldu. Sahibi kabul ederse, bu azgın boğayı satın alıp, bütün hayatı boyunca en iyi şekilde beslemek isterim. Evliliğimiz için, güleşe başlamamı ve Kırkpınar'da başpehlivan birincisi olmamı şart koşmanı çok beğendim. Senin gibi yiğit bir kıza yakışan bir şart. Rabbim izin verirse, inşallah, karşına Aliço ile berabere kalmış bir pehlivan olarak gelcem. Senin sevgin, bu yolda en büyük gücüm olcak. Sizden tek isteem, bana hakkınızı helal itmeniz. Hakkınızı helal ettiğinizi işittimde, karşımda dağlar olsa duramaz. Yüce Rabbimden, gül çehrenizde, hep, ebedi olarak güller açması için dua ediyor, dualarınızı bekliyorum." Gülçehre, belki yüzüncü defadır Yusuf'tan gelen mektubu okuyordu, artık mektubu ezberlemişti. Mektup geldikten hemen sonra, Yusuf'a ninesiyle haber göndermiş gelmiş gelecek bütün hakkını teslim ettiğini söylemişti. İşte, şimdi, Gülçehre'ye boğanın saldırdığı meydanı gören bir ağaca sırtını dayamış, Gülçehre'yi düşünen Yusuf, kendini dağları devirecek gibi hissediyordu. Özellikle de, Gülçehre'nin çok tatlı ninesinden, Derman nineden torunu Gülçehre'nin gelmiş gelecek bütün hakkını helal ettiğini duyunca Yusuf, tutulmaz olmuştu. Yusuf'un vefat eden Çavuş ninesinden sonra şimdi Derman ninesi olmuştu. Yusuf, koşuyor, koşuyor, koşuyordu. Rakibi pehlivanların niyetine, ağaçlara, taşlara el ense atıyor, tırpan vuruyordu. Ama Yusuf'un bir endişesi vardı. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, 93 Harbi sebebiyle, 1878, 1879, 1880, 1881 yıllarında Kırpınar yapılamamıştı. Acaba bu sene yapılacak mıydı? Yusuf, bir an önce Kırkpınar'da güreşip, başa çıkmak, başpehlivan olup, Gülçehre'ye kavuşmak için sabırsızlanıyordu. ***** Yusuf, 1882 kışını aralıksız çalışarak geçirmişti. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, 93 Harbi sebebiyle, 1878, 1879, 1880, 1881 yıllarında Kırpınar yapılamamıştı. Kış boyunca, Edirne'den gelenlere hep haber sorup sordu, "Kırkıpınar güreşleri bu sene yapılacak mı" diye. Yusuf, Nisan başlarında, bütün hızıyla çalışmaya devam ederken, Filiz Nurullah, soluk soluğa Yusuf'un yanına geldi: -Müjdemi isterim Yusuf agam müjdemi! Yusuf, Filiz Nurullah'ın bu telaşlı haline güldü, Nurullah için her haber değerli ve müjdelikti: -Te te Filiz ne oldu? Yoksa bizim sarı kız mı buzağıladı? DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.