Fransızlar, inanamıyordu

A -
A +

Yusuf ile Hergeleci, peşrev çıkarırken, Galip Bey, davul zurnayı susturdu ve, toprağı öpmenin, rakibinin ayağına değen eli başına götürmenin, rakibinin sırtını sıvazlamanın ve bütün bunları kendinde toplayan peşrevin ne manaya geldiğini kısaca anlattı ve bağırdı, "Vur davulcu" diye. Davul vurdu, zurna vuruldu, Paris'in göbeğinden ermeydanı kuruldu. Peşrev bittikten sonra, iki pehlivan, birbirlerinin sırtlarını sıvazlayarak hem birbirlerinin güzelce yağlanıp yağlanmadığını kontrol ettiler hem de helalleştiler ve güreş başladı. Güreşin başlayıp davul zurnanın cenk havalarını vurmasıyla, Koca Yusuf ve Hergeleci İbrahim, bir anda kendilerini Kırkpınar ermeydanında bulmuşlar, birbirlerine amansız iki rakip olmuşlardı. Ense enseye gelmeleriyle birlikte, Hergeleci, hemen paçalara daldı. Koca Yusuf, gafil avlanmıştı. Hergeleci'nin, hiç beklenmedik anda cin gibi nasıl çarptığını unutmuştu. Unutması da normaldi bir yıldır Fransa'da güreş mi yapmıştı, tazı gibi rakiplerini kovalayıp durmuştu. İbrahim Pehlivan, o kadar ani paçalara dalmıştı ki, Koca Yusuf, boyunduruğu yetiştirememişti. Can havliyle ancak kendini yüzüstü atabildi. Doğrulamadan da Hergeleci panter gibi yakaladı. Fransız seyirci şaşırmıştı. Gözlerine inanamıyorlardı, Koca Yusuf'un bu hallere düştüğünü rüyada görseler inanmazlardı, ama işte olmuştu. Herkes, Yusuf Pehlivanın hemen kalkmasını bekliyordu. Yusuf da aynı fikirde olmalıydı ki, kalkmak için harekete geçti. Fakat kalkamadı, Hergeleci, her seferinde inanılmaz bir şekilde sağ sola atarak kalkmasına mani oluyordu. Yusuf, kalmakta zorlandıkça, daha bir kendine geliyor, için için neşeleniyordu, özlemişti bre şöyle kıran kırana güreşmeyi. Hergeleci'nin sağ elini bileğinden demir pençe sağ eliyle yakaladı, mindere kuvvetlice dayadı ve bunu manivela gibi kullanıp etrafından dönerek sarmayı çatır çatır söktü, Hergeleci'nin arkasına dolandı. Durumlar tersine dönmüş, Hergeleci altta kalıp, Yusuf, üste çıkmıştı. Fakat, üste çıkmakla Yusuf Pehlivan hiç de iyi yapmamıştı. Kim bilir belki de Hergeleci üste çıkmasına müsaade etmişti. Hergeleci altçı pehlivan olmakla ünlenmişti. Yusuf Pehlivan, Hergeleci'nin üzerine yükleneyim derken, Hergelecinin bileğini bırakmadığına çok pişman oldu. Hergeleci, bir kalça hareketiyle Yusuf'u üzerinden aşırdı. Yusuf, can havliyle, inanılmaz bir çeviklik göstererek havada döndü, sırtüstü düşmekten son anda kurtularak yan üstü düştü. Fransız seyirciler, gördüklerine inanamıyorlardı, bu nasıl güreşti böyle, oyunlar peş peşe uygulanıyor, Yusuf'un altında ezilecek zannettikleri küçük pehlivan, akıllara durgunluk verecek oyunlar gösteriyor, Yusuf gibi efsanevi bir devi zor durumlara düşürüyordu. Bu sefer, Hergeleci, Yusuf'a ayağa kalkma fırsatı vermeden bir kartal gibi Yusuf'un üzerine hörelendi. Yusuf, Hergeleci'nin sarma alarak kendini yerde zapdetmesine fırsat vermedi. Çelik mengene gibi elleriyle İbrahim'in bileklerinden tuttu ve rakibinin bütün karşı koymasına rağmen ayağa kalktı. Hergeleci, bileklerinin kopacak gibi olduğunu zannetti. Hergeleci de, iyice güreşin havasına girmişti, naralandı: -Hay da bre Yusuf yiğidim. El değil aslan pençesi maşallah. -Hayda bre İbram. Nedir senden çektiğim. Bu beni kaçıncı çarpışın. Fransız seyirciler, cin çarpmışa dönmüşlerdi. Gözlerine inanamıyorlardı. DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.