Gazi Paşası da bırakmıştı

A -
A +

Kızılelmayı mı, yoksa dünya hayatının geçici olduğunu mu göstermek istemişlerdi? Belki de her ikisini. İşte yine Kızılelma demişti. Bütün yollar kızılelmaya, Benoit'e çıkıyordu. Kaçmağa çalıştıkça daha fazla içine düşüyordu, batağa saplananın çırpındıkça daha fazla batması gibi. "Ben kulum, benim işim hayırlı bildiğim sebeplere yapışmak. Ve bundan sonra ya Rabbi, hayırlısını nasip et diye dua etmek. Kendi kendimi yemek çare değil." şeklinde düşünen Ahmet, Aksaray'a doğru yürüdü. Burada hemşehrileri vardı. Onları gördükten sonra Abbas Halim Paşa'nın konağına, çok özlediğim ustamı görmeğe giderim diye düşündü. Fatih'in türbesinin yirme metre kadar batısında bir inşaat dikkatini çekti. Belli ki türbe yapıyorlardı. Ustalar gitmiş, geride kalan bir kişi sağı solu toplamakla meşguldü. Ahmet, selam verdi: -Selamün aleyküm ustam, kolay gelsin. Yıllarca yonttuğu taşların damarları yüzüne yerleşmiş usta doğruldu: -Ve aleyküm selam yiğidim. Allahü teala razı olsun. Sana da kolay gelsin. Gönül yükün hafiflesin. Akşamın bu vaktinde Fatihin türbesine geldiğine bakılırsa, yükün ağır gibi. Ahmet, tepeden tırnağa titredi, ustanın sözleriyle. Şu İstanbul ne garip şehirdi. Nerede kiminle karşılaşacağın, kimden hangi sözü işiteceğin belli olmuyordu. "İstanbul'un velisi ve delisi eksik olmaz." Sözünü hatırladı. Ahmet, meçhul kişinin yüzüyle bir olmuş toprağın bütün üzüntüsünü emdiğini hissetti: -Hayır olsun ustam. Türbe mi inşa edersiniz? -Evet. -Hangi zengin için? Sözün ağzından çıkmasıyla Ahmet, yaptığı hatayı anladı. Zengin sözünü öyle söylemişti ki, sanki bütün mal sahipleri haksız kazançlar peşindeymiş gibi. Yüreği darlandı. Usta, Ahmet'in sözüne gülümsedi: -Kötü düşünme yiğidim. Zenginler de Allahın kulu. Merak etme, hâlâ bu memlekette, zengine malı için farklı muamele edilmesine fazla rastlanmaz. Bu türbe de mal zengini için değil, dua, gönül zengini için yapılıyor. Ahmet, çok mahçuptu: -Ustam, tövbe ettim. Merakımı hoş gör. Kimin için inşa edilir? -Gazi Paşamız için. -Gazi Paşa mı? Hangi Gazi Paşa. Bu memlekette gazi paşalar çoktur. Usta, iç geçirdi: -Yiğidim. Biz, yalnızca bir gazi paşa biliriz o da Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa. Bize göre gazilik ünvanını hak eden paşa yalnızca odur. Gazi Osman sözü, Ahmet'i yerinden sıçrattı: -Gazi Osman Paşamız, ölmeden kendine türbe mi yaptırır? Ahmet'in sözleri ustayı tebessüm ettirdi: -Paşamız öleli iki ay oldu. 5 Nisan'da aramızdan ayrıldı, bizi öksüz bıraktı. Bu türbeyi, onun için Sultanımız Abdülhamid Han, yaptırır. Ahmet, duyduklarına inanamadı, ustanın yakasına yapıştı: -Sen ne dersin bre? Benimle maytap geçme? Usta, yavaşça, Ahmet'in yakasındaki ellerini tuttu, zorlamadan yakasını kurtardı, sağ eliyle, Ahmet'i sol kolundan tuttu: -Yiğidim. Ben de hiç maytap geçer, şakalaşır hal var mı? Gel bakalım. Usta, Ahmet'i yarısına kadar inşa edilmiş türbenin içine götürdü. Yeni kazılmış bir mezarı işaret etti: -Oku bakalım, şu mezarın başucundaki tahtada ne yazıyor? Ahmet, tahtaya yazılı olanı okudu. "Seryaver Gazi Osman Paşa" yazıyordu. Ahmet'in eli ayağı tutmaz oldu. Çöktü, "Paşa babam" diye diye mezara üzerine kapandı. Yusuf ağasından sonra paşa babası da onu bırakıp gitmişti. > DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.