Yusuf'un köylüsü Karalar Köylüleri arasında Yusuf, tartışması kızışmıştı: -Bilir de bilmezlikten gelir o kapçık ağızlı. O da pelvanım diye geçinirdi, ama Yusuf'a ep yenilince pelvanlıktan vazgeçti, şimdi Yusuf'un başarısına kulp takmaa çalışıyor. -Ne diyorsun sen ba! Şu kalabalığın arasında çık da üle konuş! -Hoop hop! Durun bakam! Size ne oliyeri. Yusuf galip geliyeri, kavgası da size düşüyeri ha! Araya girenler ortalığı yatıştırdılar. Yusuf ve Deli İsmail'in güreşi günlerce Karalar Köyü'nde hatta Şumnu ve çevresinde, Deliorman'da konuşuldu. *** Ramazan ayı gelmişti, bütün Osmanlı mülküyle birlikte, Rumeli'de ve Şumnu'nun Karalar Köyü'nde de çok tatlı bir telaş başlamıştı. Ramazan sohbetleri geç vakitlere kadar devam ediyor, köye misafir gelenler, üç dört gün en güzel şekilde ağırlanmadan salınmıyordu. Karalar Köyü'nde köy odaları vardı. Bu köy odalarında gençler ayrı bir yerde, yaşlılar ayrı bir yerde toplanır, sohbetler yapılırdı. Ancak Ramazan'da ihtiyar-genç birarada toplanır, sohbetler birlikte dinlenirdi. Yusuf, Ramazan dolayısıyla beden ile ilgili idmanları biraz azaltmış, ağırlığı manevi idmanlara vermişti. "Gerçek pehlivan, nefsini yenendir" sözünün manasını bu seneki Ramazan'da çok daha iyi anlıyordu. 1876 yılının Ramazanı'na İstanbul ve padişah çok sancılı girmişti. Rusya, sıcak denizlere inebilmek için Bulgarları kullanmak istiyor, Bulgar devleti kurulması için her türlü tehdidi yapıyordu. Abdülhamid Han savaş istemiyordu. Ancak, Abdülaziz Han'ı şehit edenlere karşı henüz dizginleri eline alamamıştı. Savaşı en fazla Sadrazam Mithat Paşa, istiyordu. İngiltere'nin yardımıyla savaşın kazanılacağını, bu sayade kendisinin de yarın Osmanlı Devleti'ni ele geçirecek kadar güçleneceğini düşünüyordu. Mithad Paşa ve diğer savaş isteyenler, "Vatanın bir karış toprağını vermeyiz, memleketi Urus'a teslim etmeyiz, kaz çobanı Bulgarlara Osmanlı'yı ezdirmeyiz" şeklinde meseleyi çarpıtarak halkı, savaş, lehine kışkırtmışlardı. Şummu'dan İstanbul'a herkes, savaş, diyordu. Yusuf da, "Urus'a baş eğmeyiz" diyerek savaş isteyenler arasındaydı. Rusya ile Osmanlı'nın arasını bulmak için Abdülhamid Han'ın gayretleriyle 23 Aralık 1876'ta İstanbul'da Tersane Konferansı toplandı. Rusya Devlet Başkanı Çar İkinci Aleksandr da Abdülhamid Han gibi savaş istemiyordu. Memleketindeki muhalefetteki slav milliyetçilerini tatmin için, Osmanlı ülkesindeki Ortodokslar lehine iyileştirme istiyordu. Ancak, Mithat Paşa, ve taraftarları savaşta kararlıydı. Meclis-i Mebusandan, harp kararı çıktı. Mithat Paşa'nın teşvikiyle medrese talebeleri sokakları döküldü ve Padişahın penceresi altına kadar giderek "Harp" diye bağırdılar. Harp taraftarları, İkinci Abdülhamid Han'ı sindirmek ve harbe razı etmek için, Beşinci Murad'ın iyileştiği haberini yayıyor, Padişahın Rus dostu olduğunu söylüyorlardı. Türk basını da halkı lüzumsuz şekilde Rusya aleyhine kışkırtan ve savaş lehine bir kampanya başlatmıştı. Basını yöneten gazeteciler, Mithad Paşı'yı tutan, Türk toplumunun en tanınmış fikir ve kalem adamlarıydı. İstanbul'da, "İkinci Abdülhamid, Rusya taraftarı" şeklinde ortaya atılan iftiralar, Şumnu'ya, Deliorman'a gelinceye kadar, "Abdülhamid Han, Tuna, Selanik ve Edirne vilayetlerini Rusya'ya, Çar'a sattı" şekline dönüşüyordu. Bu sebepten, Yusuf da Abdülhamid Han'a düşman olmuştu. Devamı var