Gönülleri fethetmişti

A -
A +

Beoit, bir anda, alkışlarla, ringe, Ahmet'in yanına ulaştırıldı. Ahmet, elini uzattı ve onu ringe çekti. Çektiği, bir el değil, yıllar sonra kavuştuğu canıydı... Benoit, sevdiceğinin yanında bulunca ne yapsın, nasıl davransın bilemedi. Yalnızca, kırık dökük Türkçe'siyle, "Karamel! Ne yaptın!" diyebildi. Fransız bayrağının renklerindeki kurdela Benoit'e verildi. Ahmet, eğildi. Kır çiçeğini, kurdelayı boynuna asması için. Ahmet'in gönlü de eğilmişti, "Ben niçin büle bir iştim yaptım, ne gereği vardı, büle davranmanın... Benoitle tanış olduğumuz ortaya çıkarmanın..." üzüntüsünde kendisini yiyordu. Ama olmuştu işte... Hem de bir anda. Sanki, aklı, mantığı, basireti bağlanmıştı. Ahmet, "Meydana gelende, vaki olanda hayır vardır." mübarek sözüyle teselli aradı. Ama gönlü rahatlamadı, yüreğinin en hassas yerin bir iğne saplanmış acıyordu. Ahmet, eğilmesiyle Benoit'in kokusunu duydu. Sarsıldı, ayaklarının bağı çözüldü. Ringin ipine tutunarak ayakta kalabildi. Bu, nikah düşen bir kadına bu kadar ilk yakın oluşuydu. Hem de öyle kadın ki, gönlünün kızılelmasıydı, emaneti paylaşacı kimseydi. Benoit, eli, yüreği, gönlü ve aklı birbirine karışmış halde kurdelayı takmağa çalıştı. Kara Ahmet'in sağ omuzu üzerinde geçirerek çaprazlamasına yerleştirdi, belinin sol tarafından birleştirdi. Ahmet, gülen gözlerle Benoit'e teşekkür ettikten sonra doğruldu. İki elini başının üzerinde birleştirerek Fransız seyircileri selamladı. Salonda, o güne kadar görülmemiş bir alkış tufanı koptu. Mendiller sallanıyor, şapkalar havaya atılıyor, şiddetli alkıştan, "Yaşşa Karamel", "Bravo Türk" seslerinden salon yıkılıyordu. Heyecana gelmiş kadın seyirciler, elbiselerinden kopardıkları süs çiçeklerini Ahmet'e atıyorlardı. Ahmet ve Benoit, çiçek tarlası içinde kalmışlardı. Salon, çılgın bir heyacan içindeydi. Ring, kadın erkek Fransız seyirciler dolmuştu. Herkes, şampiyonlar şampiyonunu tebrik etmek için yarışıyordu. Ahmet, seyircilerin elinden zor kurtularak soyunma odasına yürüdü. Kapıda, Benoit'in babası Cont kendisini bekliyordu. Cont, Ahmet'i tebrik etti, kurdelayı takma şerefini kızına verdiği için çok çok teşekkür etti. Evlilik şartını öğrenmek için kendisinden haber beklemesini bunun için bir müddet daha beklemesi gerektiğini söyledi. Ahmet'in canı sıkıldı. Ama yapacak bir şey yoktu. Cont, kız babasıydı. Cont'tan ayrılan Ahmet, odasına girdi. Uzun gayretlerden sonra Ahmet, son derece gösterişli Rumeli işi elbiselerini giydi. Sırmalı potur, cepken ve rumeli işi, kuşak ve sarığıyla çok daha heybetli ve yakışıklı gözüken Ahmet, soyunma odasının kapısından çıktığı anda bir gürültü koptu ki anlatılır değil.Parisli bay ve bayanlar, koridorun iki tarafına dizilmişler geçmesini bekliyorlardı. Milli giysiler içinde çok daha heybetli ve yakışıklı gözüken Ahmet, bu giysilerle Paris'te yeni galibiyete ulaşmış. Güreşi, nezaketi, gülen yüzü, gül goncası tebessümü, semapitik hareketleriyle gönülleri alan Ahmet, şimdi de milli giysileriyle gönülleri fethetmişti. Ahmet'in kapıdan gözükmesiyle başlayan alkış tufanı, feryatlar devam ediyordu. Ahmet, Kırkpınar günlerini hatırladı, yüreği sancıdı. Memleket hasretiyle sarsıldı. ¥ DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.