Gördüklerine inanamadı

A -
A +

Yusuf sese, Yusuf Selimiye'ye döndü. Karşısında gülümseyen kara yağız bir yüz, sevgi ve hayranlıkla kendisine bakan bir çift kara göz vardı. Gözlere vuruldu, kara yağız delikanlıya gönlü aktı, ilk görüşünde kanı ısındı: -Buyur yiğidim. Pelvansın galiba... Her halinle pelvanım dersin. Süle hele. Senin gibi bir yiğidin isteği, başım gözüm üzre. Delikanlı, Yusuf'un "Buyur yiğidim" deyişiyle dünyalar kendisine verilmiş gibi sevinmiş, "Pelvansın galiba" sözüyle kainat bağışlanmış gibi rüyalara düşmüştü. Koca Yusuf gibi efsanevi bir kişi tarafından hem yiğit hem de pehlivan olarak görülmekten büyük devlet olur muydu. Kara yağız delikanlı, yıllardır görmediği babasını görmenin, her anında destek olacak bir ağabeye kavuşmanın sevinç ve coşkusuyla atıldı, Koca Yusuf'un elini öpmek için. Elini çekmesine fırsat vermeden öptü alnına koydu, ellerini, edeplice bağladı, boyun büktü: -Efendim sizin tarafınızdan pelvan olarak görülmek benim için en güzel mükafat. Adım Ahmet. Pelvan olmak gayretindeyim. Razgrad'ın Umur köyünden uzun Ali'nin oğluyum. Anne-babam Plevne'de şehit oldu. Size, Hikmet Dede ve Deli Hafız pelvanın selamını getirdim. Koca Yusuf, sözleri, edepli haliyle Ahmet'i daha da sevmişti: -Aleyküm selam ve rahmetullahi ve berakâtüh. Getirenden ve gönderenden Allahü teala razı olsun. Deli Hafız pelvan nasıl? -Hasta efendim, güleşi bıraktı. Koca Yusuf, üzüldü: -Güleşi bıraktı ha. Er meydanları öksüz kaldı. Çok mert, çok yiğit bir pelvandı. Yiğidim, Hikmet Dede'yi çıkaramadım. Ahmet, acele torbasından bir şey çıkardı ve Yusuf pehlivana verdi: -Efendim bu, Hikmet Dede'nin bana vasiyetidir. Sizin de okumanızı istedi. Kendisisi Tuna Nehri'ndeki Adakale nahiyesinden, buradaki Sarı Saltuk Dergahı'ndandı. Tuna babanın yardımcısıydı. Plevne Savaşı'nda, birlikte Osman Paşa'nın yanındaydık. Ahmet'in Osman Paşa'nın yanındaydik sözü, Koca Yusuf'u heyecanlandırdı, Ahmet'i iki omzundan tuttu, gözlerine baktı: -Yoksa sen, o musun? Sekiz yaşındayken Osman Paşa ile omuz omuza savaşan, Kırk Kanat ekibine reislik yapan Kara Ahmet misin? Koca Yusuf'un, Kırk Kanat reisi kara Ahmet'i bilmesi, Ahmet'i dünyalar verilmiş gibi memnun etmişti. "Benim" diyemedi, gözlerinden iki damla göz yaşı düştü. Ahmet, gözlerini kapadı, evet manasında başını salladı. Koca Yusuf, coştu, "Gel bre Kırk Kanat reisim, seni şüle doyasıya kucaklayayım" diyerek Ahmet'i bir ağabeyin öz kardeşini kucaklamasından daha sıcak bir şekilde kucakladı. Ahmet, kemiklerinin birbirine geçtiğini, kemikleri birbirine geçtikçe, göğsünün bütün kainatı içine alacak şekilde genişlediğini hissetti. Koca Yusuf'u coşkunluğu daha da artıyordu, Ahmet'i tekrar karşısına aldı: -Dur bre Ahmet'im. Gazi Osman Paşı'nın silah arkadaşına, onunla yan yana savaşana şüle doyasıya bakayım. Yusuf, Ahmet'e yaşlı gözlerle baktıktan sonra onu tekrar kucakladı ve uzun müddet o vaziyette kaldı. Koca Yusuf, Osmanlı'nın başpehlivanı ağlıyordu. Ahmet, gördüklerine inanamıyordu. Koca Yusuf, nasıl ağlardı. > DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.