İsmail Efendi, söylediklerini, Raci Efendi'nin kendi üzerine aldığını hissetmişti: -Raci Efendi, sözüm sana diil. Sözüm, devlet ve millet olarak hepimiz için. Başta devlet büyüklerimiz, alimlerimiz olmak üzere hepimiz gaflete düştük. Zamanın, şartların hızla değiştiğini farkedemedik. Avrupa'daki gelişmelerin ve bunların Osmanlı idaresindeki Yunan, Bulgar, Sırp gibi milletlere etkisini annayamadık. Kısaca, zamanı doğru okuyamadık. Raci Efendi, İsmail Efendi'nin bu sözleri karşısında boynunu bükük, yalnızca, "Siz üle diyerseniz üledir, efendim" demekten başka bir şey yapamadı. Yusuf, ise daha önce işitmediği bu sözler karşısında şaşırmıştı. "Zaman, nasıl okunurdu, devlet büyükleri nasıl gaflete düşerlerdi" bir türlü anlayamadı. İsmail Efendi, Raci Efendi'ye sordu: -Raci Efendi! Edirne'ye ne zaman gitceksiniz? Trende yer bulabildiniz mi? -Efendim. Daha yer bulamadık. Bizim çocuklarla Filipe'ye gitmek istiyorum. Bizim birader orada. Savaş bitinceye kadar orda kalırız? İsmail Efendi, acı acı güldü: -Bre Raci Efendi, sen neden bahsediyorsun? Süleyman Paşa'nın Eski Zağra'yı geri alması sakın ola sizi aldatmasın. Durum sandığınızdan da çok kötü. Osmanlı Paşaları arasına nifak, ayrılık, haset tohumları girmiş. Sultan ise daha tam manasıyla ipleri ele alamamış. Urus kafirini İstanbul kapılarına dayanmadan Çatalca sırtlarında durdurabilirsek iyidir? Raci Efendi, yanındakilerle birlikte duyduklarına inanamadı: -Efendim siz ne söyliyorsunuz? Durum bu kadar da kötü mü? Koca Osmanlı bu hallere mi düştü? İsmail Efendi, derin bir iç geçirdi, sanki ciğerleri kömür olmuş gibi: -Evet, durum sandığınızdan da daha kötü. Burda hiç beklemeyin. Hemen Edirne'ye ulaşın, ordan da İstanbul'a. Şimendifer Müdürü Ali Bey'e selam süleyin, size mutlaka bir yer ayarlasın. Çünkü yerine ulaştırmanız gereken bir emanetiniz var. İsmail Efendi'nin emanetten bahsetmesi hepsini şaşırtmıştı. Raci Efendi sordu: -Emanet mi? Ne emaneti annayamadık efendim.. İsmail Efendi, dikkatle Beşir'e baktıktan sonra, Raci Efendi'ye döndü: -Siz, Osmanlı memleketini hepten de mi sahipsiz sanırsınız? Emaneti size teslim edenler, emanetin yerine ulaşması için bizi de haberdar ettiler. İsmail Efendi Yusuf'u işaret etti: -Savaşmak, gaza meydanında şehit olmak için can atan bu aslan gibi delikanlı, süs diye mi yanınızda duruyor. Eğer, bir vazifesi olmasa, onu zincirle bağlasanız dahi burada tutabilir misiniz? Yusuf, daha fazla dayanamadı, hislerine tercüman olan İsmail Efendi'nin ellerine sarıldı, müdahale etmesine imkan bırakmadan öptü. İsmail Efendi, Yusuf'u omuzundan tuttu, gözlerine baktı: -Oğlum. Edirne'nin gülleri, gönüller yakar, gafil olmayasın. İsmail efendi'nin bakışlarıyla tepeden tırnağa titreyen Yusuf, "güller" sözüyle bir daha vuruldu. İşte yine karşısına güller çıkmıştı. İsmail Efendi, Edirne'nin gülleriyle acaba ne kastetmişti? Bakalım, Demir Baba'nın "Güle üç defa yenildiğinde gerçek pehlivan olacaksın" sözü gerçekleşecek miydi? Gerçekleşirsen nerede ne zaman ne şekilde gerçekleşeçekti, güle yenildiğini nasıl anlayacaktı? Yusuf, daldığı hayellerden, Raci Efendi'nin sarsmasıyla uyandı. -Yusuf? İsmail Efendi nerde? Sağa sola baktılar, İsmail Efendiyi bulamadılar. Devamı var