Gözleri hayretle açılmıştı

A -
A +

Güreşin başlamasıyla birlikte birbirlerini ölesiye seven iki dost gitmiş, kıyasıya savaşacak iki rakip gelmişti. Çünkü güreş, oynaş değil, fert olarak üç düşmana, millet olarak da ülkenin düşmanlarına karşı yapılan savaşı temsil ediyordu. Katiyen hafife alınamazdı. Ve...ense enseye gelmeleriyle birlikte, Hergeleci, Koca Yusuf, dostum falan demeyip hemen paçalara daldı. Koca Yusuf, gafil avlanmıştı. Hergeleci'nin, hiç beklenmedik anda cin gibi nasıl çarptığını unutmuştu. Unutması da normaldi bir yıldır Fransa'da güreş mi yapmıştı, tazı gibi rakiplerini kovalayıp durmuş, yağlı güreş gerçeğinden kopmuştu. İbrahim Pehlivan, o kadar ani paçalara dalmıştı ki, Koca Yusuf, boyunduruğu yetiştirememişti. Can havliyle ancak kendini yüzüstü atabildi. Doğrulamadan da Hergeleci panter gibi yakaladı. Fransız seyirci şaşırmıştı. Gözlerine inanamıyorlardı, Koca Yusuf'un bu hallere düştüğünü rüyada görseler inanmazlardı, ama işte olmuştu. Herkes, Yusuf Pehlivanın hemen kalkmasını bekliyordu. Yusuf da aynı fikirde olmalıydı ki, kalkmak için harekete geçti. Fakat kalkamadı, Hergeleci, her seferinde inanılmaz bir şekilde Yusuf'u sağa sola savurarak kalkmasına mani oluyordu. Yusuf, kalmakta zorlandıkça, daha bir kendine geliyor, için için neşeleniyordu, özlemişti bre şöyle kıran kırana güreşmeyi. Hergeleci'nin sağ elini bileğinden demir pençe sağ eliyle yakaladı, mindere kuvvetlice dayadı ve bunu manivela gibi kullanıp etrafından dönerek sarmayı çatır çatır söktü, Hergeleci'nin arkasına dolandı. Derken, Hergeleci, kimsenin beklemediği şekilde kurtuldu. Heyecan son haddini bulmuştu. Fransızlar kadar, Kara Ahmet de şaşkındı. O da daha önce böyle bir güreş seyretmemişti. İki alperenin güreşiyle kendinden geçmişti. Yusuf ve Hergeleci, bir saate yakın Fransızların hayret dolu bakışları arasından oyundan oyuna güreş tuttular. Türk güreşinin bütün inceliklerini göstermek için ellerinden geleni yaptılar. Ne olduysa, Yusuf'un Hergeleci'yi boyunduruğa almasıyla oldu. Hergeleci'nin burnu kanayınca, Hergeleci'yi kendi güreşçileri gibi benimseyen Fransızlar, güreşçimizi boğuyor diyerek, sahaya fırladılar. Parisli kontlar, bastonlarıyla Yusuf'un sırtına vurdular, güreş yarıda kaldı. Ahmet ve Filiz Nurullah, sahaya fırlayarak Yusuf'a saldıranlara mani oldular. Bu sırada, Hergeleci ayağa kalmış, şaşkın şaşkın olan bitene bakıyordu. Gazeteciler, hemen Hergeleci'nin etrafını alıp, ona Galip Bey vasıtasıyla sordular: -Yusuf ile aranızda düşmanlık mı vardı, seni niçin öldürmek istedi? Gazetecilerin suali kendisine tercüme edilen Hergeleci çok şaşırdı, hem de kızdı: -Siz ne öldürmesinden bahsederseniz be. Yusuf, istesin seve seve canımı veririm, o da benim için ölür. Biz, bırakın birbirimizi öldürmeyi düşünmeyi, kardeşimizin en ufak bir acı çekmemesi, üzülmemesi için seve seve bütün varlığımız veririz. Ama siz bunu anlayamazsınız. > DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.