Güreş, ebedi güzelliğe vasıtadır

A -
A +

Deli Hafız kızar gibi yaptı: -Yoo gelmek senden göndermek bizden. Ben göndermeyince bir yere gidemezsin. Hem ustam dersin, hem de ustanın değil de kendi sözünle hareket edersin. Büyüklerin sana büle mi öğretti? Bilmez misin, akıl ustayı buluncaya kadar devrededir, sonra ustaya tabi olunur. Tam bu surada, cazgır; "Başpelvanlar, hazır olsun" diye seslendi. Deli Hafız, Ahmet'i eşyalarının yanına götürdü. Ahmet'i oturttu: -Bak Ahmet'im. Eşyalarım sana emanet. Bugün baş güreşlerde, Kızılelma'mı arayayım. Ne dersin, bulur muyum? Kızılelma sözünü duyan Ahmet, titredi: -Arayan bulurmuş ustam ne diyeyim. Ahmet'in cevabı, Deli Hafız'ı coşturdu: -İnşallah be Ahmet'im. Kimbilir, uzaklarda aradığım Kızılelma belki de çok yakınımdadır. Hadi bana dua et de Demir bubanın vasiyetine yakışır bir güleş çıkaralım. Ahmet, şen şakrak bir şekilde er meydanına yürüyen Deli Hafız'ın arkasından baka kaldı. Meraklı bakışların üzerinde hisseden Ahmet, sıkıldı. Ağaçların arasında ıssız bir yer buldu ve oraya sığındı. Ahmet için zaman yine hızlanmıştı. Tıpkı Plevne'de Gazi Osman Paşa'nın yanında olduğu gibi. Bir günde üst üste neler de yaşamış, en önemlisi de Deli Hafız ile karşılaşmış, yıllar sonra Kızılelma sözünü tekrar duymuştu. Kara Ahmet, okuya okuya artık ezberlediği Hikmet Dede'nin vasiyetini torbasından çıkardı. Çıkarırken de eli, başka bir şeye dokundu. Baştan ayağa titredi. İşte o, oradaydı... Kendisine teslim edildiği günkü tazeliğinde durduğunu, kendisini ışıl ışıl ışıldatacak bir güzeli beklediğini bakmadan biliyordu. Ahmet, vasiyeti açtı ve belki de beş yüzüncü defa okumaya başladı: "İsmine kurban evladım Ahmet, Dünyaya gelmek, ölümün mutlak habercisidir. Senin için takdir edilmiş ecel geldiğinde sen de öleceksin. Senin için ahirette iki yer var, ya cennet ya da cehennem. Hayatlarında İslâmiyeti hiç duymayanlar, hayvan hükmünde olacak. İnsan ve hayvanlarla haklaştıktan sonra yok edilecekler. Ama senin böyle bir şansı yok. Çünkü, Müslüman bir anne-babadan, İslâm ülkesinde doğdun ve İslamiyeti duydun. Senin önünde iki yol var, ya imanla giderek hakkın rızasını kazanarak cennete gireceksin, ya da imanı kaybedip ebedi cehennemde kalacaksın (Allahü teala muhafaza etsin.) İşte bunun için; ilk önce doğru bir imana, ehl-i sünnet itikadına sahip olmalı, sonra haramlardan sakınıp farzları yapmalı üçüncü basamak olarak nefsinin de îmana gelmesi için çalışarak hakiki imana kavuşmalı, evliya olmalısın. Bunun için de doğru itikada sahip olup, haramlardan kaçıp farzları yaptıktan sonra Allah adamlarını, evliyaları sevmeli, onlara tabi olmalısın. Bütün bu bilgiler Mızraklı ilmihal kitabında vardır. Bilirim, güreşe meraklısın, akıncılar, alperenler yadigarı pehlivanlığı meslek olarak seçeceksin. Geleneğimizde güleş, kuru güç, benlik gösterisi, nefsi tatmin vasıtası değil... Güreş, hakiki aşka, muhabbete, hakiki yâre, ebedi güzelliklere kavuşma vasıtadır... Bu yolda, şeytan, nefis ve kişiyi hakikat yolundan alı koymak isteyen çevreye karşı yapılan mücadeleyi simgeler. Pehlivanın başarısı arttıkça, mesuliyeti de artar. ¥ DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.