Güreşleri özlemişlerdi ancak...

A -
A +

Deliorman'da, Deliormanlılar, Rus ve Bulgarlara karşı her ne olursa olsun ata yurtlarını savunmak için yemin ederken İstanbul'da Mithat Paşa, azledilmiş yerine Edhem Paşa, sadrazam olmuştu. Sadrazam değişmiş, ancak İstanbul'da, Osmanlı'nın kalbinde, değişen fazla bir şey yoktu. Padişah İkinci Abdülhamid hariç, hükümet ve meclis üyelerinden halka, talebelere herkes, "harp" diye çığlık atıyordu. Rusya, için büyük fedakârlıklar icap ettiren Osmanlı ile savaşı Çar İkinci Aleksandr da istemiyordu. Ancak nasıl İstanbul'da savaşı isteyen devlet adamları ve zümre varsa, Rusya'nın başşehri Petersburg'da da aynı tip adamlar mevcuttu. 31 Mart 1877'de, Osmanlı ile Rusya arasında savaş istemeyen Avrupa devletleri ve Rusya tarafından imzalanan Londra Protokolü'nün başlıca şartları, Karadağ'a, Hersek Sancağı'nda Ortodokslarla meskûn iki kazanın verilmesi, Karadağ'ın yine Osmanlı'ya tabi olmakta devam etmesi, Bulgaristan ve Bosna-Hersek'te, Osmanlı tarafından Hıristiyanlar lehine iyileştirme yapılmasıydı. Aynı zamanda, Tuna boylarında son zamanlarda toplanan Türk ordularının sulh zamanındaki mevcudunda indirime gidilmesi isteniyordu. Buna karşılık Rusya da, son yıl içinde silaha aldığı birliklerini terhis edecek ve kuvvetlerini Osmanlı sınırlarından uzaklaştırılacaktı. İstanbul'da Osmanlı Hükümeti, Londra Protokolü'nü tartışıyor, Abdülhamid Han, savaşın çıkmaması için son ümit olan bu protokolün kabulünü istiyordu. Yusuf, sahte vaiz hadisesinden sonra, Şumnu ve çevresinde, eli silah tutanları, teşkilatlandırmak için çalışıyordu. Deliormanlı Türklerin, Rusla, savaşla ilgili görüşlerini yakından öğrenen Yusuf, İkinci Abdülhamid Han'ın savaş istememekte ne kadar haklı olduğunu daha iyi anlamıştı. Tuna ve Edirne vilayetinde yaşayan Türkoğlu, yüzlerce senedir, memleketlerinde düşman çizmesi görmemişlerdi. Rus'un cennet vatanlarına girebileceğine inanmıyorlardı. Onlar, gelen ilk yazın telaşındaydılar. Beş aydır güreşlerden, çok sevdikleri çayırlardan ayrı kalmışlardı, güreşlerin başlayacağı günleri tek tek sayıyorlardı. Onlar, güreşleri özlemişlerdi, ancak, yüzlerce yıldır birlikte yaşadıkları Bulgarlar, çok daha başka şeyleri özlemişlerdi. 10 Nisan 1877'de Hükümet, Londra Protokolünü reddettiğinde, İstanbul'da, herkes sokaklara çıkıp, "Yaşasın harp", "Kahrolsun Rusya", "Kahrolsun Avrupa" diye bağırıyorlardı. Hükümete sözünü dinletemeyen İkinci Abdühamid, sarayın hemen yakınından yükselen bu sesleri, büyük bir üzüntü içinde dinliyordu. Biri daha, savaş çığlıklarından rahatsız oluyordu. İstanbul'a gidip geldikten sonra, Yusuf'un olaylara bakış açısı değişmişti. Yüreğinde, Otlukköy ve çevresinde bütün acılığıyla yaşadığı Filipe isyanının acıları hâlâ çok tazeydi. Bugün sakin sakin duran Osmanlı'nın Bulgar tebasının nasıl insanlıktan çıkıp canavarlaştığını görmüştü. Onun asıl korktuğu Ruslar değil, iç içe yaşadıkların Bulgarlardı, insan içindeki düşmana karşı nasıl korunurdu? Deliormanlılara bunu anlatmağa çalışıyordu, ancak, Deliormanlı Türkler, "Te be bizim kaz çobanları mı bize karşı koycak" diyerek yaklaşan tehlikeyi hafife alıyorlardı. Devamı var

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.