Ahmet, hiç gecikmeden harekete geçti. Kendini, yüzü koyun yatan rakibinin sol tarafına attı. Sağ elini, rakibinin sol koltuk altından geçirip ensesine getirerek tek kle oyununu aldı. Yüklendi, rakibi dönmemek için karşı koydu. Kalbinin bütün sancımasına rağmen Ahmet, yüklenmeğe devam etti. Kalbi, dayanılmaz şekilde sancıyordu, Ahmet, dayandı ve biraz daha yüklendi, bayılıyorum dediği anda, rakibi daha fazla direnmeyerek sırt üstü gitti. Güreş başlayalı yalnızca bir dakika olmuştu. Seyirciler şaşkındı, ne olduğunu anlamamışlardı. Ama Ahmet, anlamıştı, yüzünden boncuk boncuk soğuk terler dökülüyordu. Ahmet, hiç beklemeden hemen oteline döndü, istirahata çekildi. İkinci güreşi, üç gün sonra Fransız güreşçi Weber ileydi. Ahmet bu üç günü dinlenmekle geçirdi. Kalbinin sancısı bir türlü dinmiyordu. Öğrenci Mehmet'in, "Pehlivan ağam. Gel inat etme. Hekime gidelim. Çare aramak, dinimizin emri. Başına bir şey gelirse kendi kendinin katili olmayasın." şeklindeki haklı sözlerine acı acı gülüyordu. Hekime gözükürse, güreşmesini kati surette yasaklayacaktı. Ahmet'in ise, Benoit'e, kızılelmasına kavuşmak için güreşmekten başka çaresi yoktu. O da biliyordu, ölümüne güreşmenin intihar sayılacağını. Ama onun durumu farklıydı. O, güreşi şehitliğe götüren vasıta biliyordu. Hakemin güreşi başlatan düdüğüyle birlikte rakibi Weber'in bir anlık dalgınlığından istifade eden Ahmet, Weber'in kafasını kaptı, kendi sol koltuk altına getirdi. Ellerini, rakibinin koltuk altlarından geçirip sırtında kenetledi ve böylelikle kaz kanadı oyununu aldı. Weber'in kurtulma çabaları fayda vermedi. Mengeneye kıstırılmış gibiydi. Diz çöktü, biraz zorlayarak da olsa rakibine de diz çöktürdü. Arkasından sağ koluyla yukarı, sol koluyla da aşağı doğru bastırarak rakibini çevirmeğe başladı. Kalbinin bütün zorlamasına, hatta bayılacak hale gelmesine rağmen, yüklendi. Weber, bu yüklenmeye daha fazla karşı koyamadı. İki omuzu da tam manasıyla mindere yapışarak yenildi. Güreş başlayalı yalnızca 45 saniye olmuştu. Rakibini tuş eden Ahmet, son bir gayretle tuş olmaktan kurtulmuştu. Bir anda gözleri kararmış, iki kolunu geriye dayayarak sırt üstü gitmemeyi başarmıştı. Ahmet, iki dakikaya yakın yerinden kıpırdamadı. "Bir şeyim yok" diyerek doktorların bakmasına da müsaade etmedi. Başta rakibi Weber olmak üzere herkes merakla Ahmet'e bakıyordu. Herkes şaşkındı. Ahmet, bir açıklama yapmadan menajeri ve öğrenci Mehmet ile birlikte güreşlerin yapıldığı merkezden ayrıldı. Ahmet, finale kalmıştı. Son güreşini 14 Mart tarihinde Petersen ile yapacaktı. Otele gittiği zaman yatağa kendini zor attı. Öğrenci Mehmet, iyice endişelendi: -Ahmet ağam. Durum, nasıl çok kötü gözüküyorsun. Ahmet, acı içinde çok zor konuştu: -Hiç iyi değilim be Mehmed'im. Sancıdan ölecek gibiyim. Mehmet, ikna gayretiyle yalvardı: -Ne olur, müsaade et de bir tabip getirelim. Ahmet, olmaz manasında kafasını salladı: -Her ne olursa olsun bu güreşe çıkmalıyım. Ahmet'i kararından vazgeçiremeyeceğini anlayan Mehmet, ısrarını sürdürmedi. Bunun yerine Ahmet'i rahatlatmak için harekete geçti. Mehmet'in çırpınışlarını gören Ahmet'in gözleri doldu. Şu Mehmet, ne hakikatli dosttu, kendisini yalnız bırakmamak için ta Paris'lerden önce Lille'ye sonra da Münih'e gelmişti. > DEVAMI VAR