Hak şerleri hayreyler

A -
A +

Benoit, konuşmasına devam etti: "Babam, istasyonda sizi karşılaşdıktan ve sizinle otelde buluşmamızdan sonra, bendeki değişikliği fark etti. 'Ne o kızım? Bu Türk pehlivanına sevdalandın mı yoksa' dedi. Ben de boynuna sarıldım. 'Evet babacığım. Çılgınlar gibi onu seviyorum.' cevabını verdim. Beni ölesiye seven babam öyle kızdı ki, anlatılır gibi değil. Beni büyük bir kızgınlıkla fırlattı. "Ölmüne razı gelir, o Türkle evlenmene razı gelmem. Bundan sonra onunla görüşmek yok" diye bağırdı. Bana o kadar şefkatli davranan, erkeklerle arkadaşlık yapmama hiç aldırmayan babamın bu tepkisine çok şaşırmıştım. Bulunduğumuz mahalleden başka bir yere taşındık. Kati surette dışarı çıkmama müsaade etmiyordu. Babamın bu tepkisine çok kızmış ve üzülmüştüm. Yemeyi içmeyi bıraktım. Babamın ne tehditleri ne de ricaları fayda verdi. Günden güne eriyordum. Babam, tehlikenin farkına vardı. Bir gün beni karşısına çekti. 'Kızım seni ne kadar çok sevdiğimi bilirsin. Niçin böyle davrandığımı hiç merak etmedin mi? Bizim ailede, nesilden nesile büyük bir gizlilik içinde devreden bir vasiyet vardır. Bu vasiyete göre, bizim kızlarımızdan birinin bir Türk ile evlenmesi, Avrupa'nın Müslüman olmasını kolaylaştıracaktır. Bu sebepten her ne pahasına olursa olsun bu evliliğe karşı çıkılmalı. Bizim ailenin kızı ancak tek bir şartla Türkle evlenebilir.' dedi. Babamın söyledikleri bana çok saçma geldi. Baba, böyle saçmalıklara nasıl inanırsın diye bağırdım. Babam, sana saçmalık gelebilir, ama benim ve birlikte hareket ettiklerim için saçma değil. Evlenmekte çok ısrarlıysan iki şartım var. İlk şartım, o Türk, 1899 Cihan Şampiyonu olacak. Bundan sonra da ona seninle evlenebilme şartını söylerim. Bu şartı yerine getirirse seninle evlenmesine razı olurum, dedi. Babam, bütün ısrarıma rağmen bu şartın ne olduğunu söylemedi, hele şampiyon olsun, öyle gelin dedi. İşte böyle Karamel. Yirmi gündür bu sebepten sana cevap veremedim. Şimdi de babamın haberi olmadan buraya geldim. Babam, sen şampiyon olmadığın sürece bunları sana anlatmamamı söyledi. Yalnızca güreşlerini seyretmeme izin verdi. Ama seninle görüşmem yine yasak. İstersen Mehmet'e verdiğim adrese mektup gönderirsin. Ben de bu otele adresine gönderirim. Babam, seni daha yakında tanımak için sana yakın olacak. Sakın ola, ona kızılelmadan, elmanın benim yanımda ışımasından bahsetme. Ne olur şampiyon olmağa çalış. Şampiyon ol ki, babamın evlenme şartını öğrenelim ve şartı yerine getirip evlenebilelim." Benoit, sustu, yaşlı gözlerle Ahmet'e baktı, Ahmet'i kendisine bakan gözlerini yakaladı. İçine bir şeylerin aktığını, ulaştığı yerleri yaktığını hissetti. *** Ahmet, Benoit ile görüşmesinde sevinmişti... Sevildiğini anlamıştı. Üzülmüştü... Kızılelmayı ışıtan kızla evlenebilmesi için önünde iki şart vardı... Ahmet, büyük bir şevkle idmanlara başladı. Benoit'e kavuşmasının birinci şartı şampiyon olmaktı. Bunun için de çok çalışması gerekti. Benoit ile görüştükten sonra Ahmet'in neşesi yerine gelmişti. O üzerine düşeni yapmağa çalışmış, Yüce Mevla'nın takdir ve yaratmasıyla elmayı yiyeceği güzeli bulmuştu. Bundan sonra olacaklar için üzülmesi yersizdi. Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin "Hak şerleri hayreyler/Zannetme ki gayreyler/Arif anı seyreyler/Mevla görelim neyler/Neylerse güzel eyler." sözleri Ahmet'in dilinden bir an olsun düşmüyordu. > DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.