Ahmet, Hasan pehlivanın bu tutumuna üzüldü, yaptığı insanlığa, sığmazdı. Kişinin nefsi, şeytan ve onu yoldan çıkaran çevresiyle mücadelesini simgeleyen güreşi meslek edinenlere... alperenlerin yolundakilere ise hiç yakışmazdı. Hasan pehlivanın ensesine yapışmasıyla Ahmet de çaresiz güreşi başladı. Hasan pehlivanın peşrev yapmadan doğrudan güreşe girmesi seyircilerin dikkatini çekti: -Hasan pelvan, çok kızdı galiba... Baksana peşrev bile çıkarmadı. -Hasan'ın yaptığı ayıp. Rakibin karınca bile olsa küçük görmemek lazım. Bütün dikkatler, Hasan ile Ahmet'in güreşindeydi. Mestan pehlivan ile Yakup pehlivan daha önce defalarca karşılaşmışlar ve yenişememişlerdi. Güreşlerinin yine berabere bitmesi bekleniyordu. Bir şey Ahmet'in dikkatini çekti. Hasan pehlivan, kendisine hiç ehemmiyet vermiyordu, paçaları meydandaydı, kazık yutmuş gibi dikti. Ahmet, istese iki topuğunu birden yakalayabileceğini fark etti. Ama, atalarının düşmana hiçbir zaman arkadan saldırmadıklarını, dön bre kafir, dedikten sonra hücum ettiklerini hatırladı. Hasan pehlivanı ikaz etme mecburiyetini hissetti, doğruldu, Hasan pehlivanı eliyle ittikten sonra konuştu: -Pelvan agam, sana bir çift sözüm var. Hasan pehlivan alaylı alaylı güldü: -Ne o pes mi edeceksin? Çok çabuk kaçarsın. Bu kadar kendini beğenmişlik karşısında Ahmet'in yüreği sancıdı: -Pes ettiğim yok. Hasan pehlivan şaşırdı: -Peki ülese ne diyeceksin. -Beni küçük görür ve çok açık güreşirsin. Fırsat bulduğum an gereğini yaparım. Bunu süleyeyim demiştim. Ahmet'in sözleri, Hasan pehlivanı çıldırttı: -A be sen kendini ne sanırsın? Sen kimsin de beni zor duruma düşüreceksin be. Hasan pehlivan, sağlı sollu elenselerle Ahmet'e saldırdı, seyirciler ne olduğunu anlamamışlardı: -Te be bu Hasan pelvana ne oldu? Elin garibine niçin saldırır büle. -Ne konuştularsa konuştular, ondan sonra kızdı. Ahmet, vücut hareketleriyle Hasan pehlivanın elenselerinden rahatlıkla kurtulup, boşa çıkarıyordu. Elenselerle bir şey yapamamak Hasan pehlivanı iyice çileden çıkarmış, kızdırmıştı. Kızınca da aklı başından gitmiş, tedbiri falan elden iyice bırakmıştı. Kara Ahmet, Hasan pehlivanın paçalarının meydanda güreştiği gördü. "Aşk olsun bre" diyerek paçalara daldı, dalmasıyla birlikte iki paçayı eline geçirdi, yüklendi, Hasan pehlivanı sırtüstü devirdi. Devirmesiyle beraber hemen göğsünün üzerine bir kartal gibi kondu. Kondu ki, yenilmedim diye hey heylenmesin. Ahmet'i daldığını, arkasından da bir şahin gibi Hasan pehlivanı göğsüne konduğunu gören seyirciler gördüklerine inanamadılar: -A be Hüsmen. Doğru mu görürüm? Şu kızan, Hasan'ı sırtüstü götürdü mü? -Doğru görmüşsündür bre. Sırtıyla çimenleri yoldu. Şaşırmayan tek kişi cazgırdı. Şu kadar yıllık güreş hayatında onlarca defa bunları yaşamıştı. Böbürlenip rakibini küçük görenlerin nasıl rezil olduklarına nice defa şahit olmuştu. Rakibinin üzerinde alıcı kuş gibi duran Ahmet'in omzuna dokundu: -Evladım, kalk, Razgradlı Hasan pelvan tarafından bile itiraz edilmez bir şekilde galip geldin. Ahmet, suç işlemiş gibi mahçup bir şekilde kalktı. Cazgır, Ahmet'in elini kaldırdı: -Ahmet pehlivan, rakibini çift dalarak yenmiştir. > DEVAMI VAR