Her yörenin pehlivanı vardı -62-

A -
A +

Deliorman'ın bütün köylerinde olduğu gibi Torlak Köylülerinin de çok zorlu bir pehlivanları vardı. Torlak Köylü Hafız diye bilinirdi. 1876 senesindeki son Kırkpınar'da Küçükorta'da birinci olmuş ve ünü şimdiden Şumnu'ya kadar yayılmıştı. Torlak Köylüler, hemen bir güreş tertip etmek için harekete geçtiler. Köy ağaları biraraya gelerek ikişer altın verip bir güreş düzenlediler. Civar köylere de haber salıp, Cuma günü, Torlak'ta bol ödüllü bir güreş yapalıcağını duyurdular. İsmail Pehlivan ve Yusuf da, bu hazırlık karşısında hayır diyemediler. Güreş gününü köyde beklemeğe karar verdiler. Cuma gününe kadar, Torlak Köylüler, onları el üstünde tuttular, kuş sütüyle beslediler. Onlar da bol bol idman yaparak güreşe hazırlandılar. Nihayet cuma günü geldi, sabahtan itibaren davul zurma çalmağa, davul zurna sesiyle de Torlak köylüler yediden yetmişe erkeğinden kadınına, güreş meydanına koşmağa başladı. Güreşlerin başlamasına saatler olmasına rağmen, güreşlerin yapılacağı çayırlık hemen dolmuştu. Güreşmek ve seyretmek için civar köylerden, hatta trenle Razgırad ve Rusçuk'tan gelenler vardı. Gelenler arasında, Torlak'a iki saat mesafedeki Umur Köyü'nden Uzunların Ali Ağa da vardı. Ali Ağa, güreşe çok meraklı olduğu için beraberinde beş yaşındaki oğlu Ahmed'i de getirmişti. Ahmed, esmer tenli, ablak yüzlü, tos toparlak, yaşıtlarından daha iri, zekice gülen gözleriyle sevimli, cin gibi bir çocuktu. Her halinde güreşe sevdalı olduğu belli oluyordu. Duruşuyla, sanki ben ilerde cihan pehlivanı olacağım diyordu. Köy ağaları topladıkları paraların 5 altın sarı lirasını bir yağılığa sarıp, önlerine dikdikleri sırığın ucuna bağladılar. Bunu, başı alacak pehlivana vereceklerini duyurdular. Başa 5 lira gibi büyük bir ödül koymalarının amacı; çok güvendikleri ve Kırkpınar'da Küçükorta birincisi ve kendi pehlivanları olan Hafız Pehlivanın birinci olacağına kesin gözüyle baktıkları içindi. Böylelikle, kendi pehlivanlarına destek olmak istiyorlardı. O zamanki Deliorman ve yörelerinde, her zengin ve her köyün himaye ettiği mutlaka bir pehlivan olurdu. Köyler, kasabalar ve şehirler arası rekabet güreşçiler vasıtasıyla olurdu. Yusuf'un ve ustasının da katıldığı Torlak Köyü'ndeki güreşlerde, Desteyi Ezelce köylü cılız ama sırım gibi ve delikanlılığa yeni yeni adım atmakta olan İbrahim isimli bir çocuk almıştı. Bu çocuk, köyün hergelelerine, atlarına baktığı için daha şimdiden Hergeleci İbrahim diye anılıyordu. Ali Ağa'nın oğlu Ahmet, Ezelce köylü İbrahim'in güreşini çok beğenmişti. Babasıyla birlikte, İbrahim'in yanına gittiler, Ahmet hayran gözlerle İbrahim'i seyretti, İbrahim de onu sevdi. Ali Ağa da oğlunun çok hoşlandığı genç İbrahim'e bol bol bahşiş verdi. Orta güreşleri bitip de, sıra baş güreşlerine gelince cazgır bağırdı: -Başta güreşçek yiğitler hazır olsun. Duyduk duymadık dimeyin.Kazanana çil çil beş sarı lira osmannı altını verilcek. Kaybedenlereyse cazgırdan bi bardak soğuk su. Adi bakalım, davranın bre! Yusuf, besmeleyle soyunmağa başladı. Yan gözle ustasına bakıyordu. Acaba ustası da güreşecek miydi? Yusuf, ne de olsa, başta yeniydi. Ustasını da yanında görmek istiyordu. Gurbette güreş kovalayan pehlivanlar, ezilmemek için yalnız başına gezmezlerdi, yalnız başına güreşe çıkmazlardı. DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.