Hızır mı söylemişti?

A -
A +

Yusuf'un dönüşü bütün köyde bayram havasının esmesine sebep olmuştu. Yusuf ile ustasının yaptığı güreşlerin haberi onlardan çok önce köye ulaşmış, destan gibi söylenir olmuştu. Yusuf, güreşlerinin bu kadar tafsilatıyla nasıl buralarda duyulduğunu anlayamadı. Bu konularda çok tecrübeli olan ustasına sordu, o da gülerek "Ya Cinner, ya da Hızır sülemiştir be oğlum. Başka kim olcak" diye cevap vermişti. "Ustam da Hızır dedi" diye düşünen Yusuf'un kafası daha da karışmıştı. Kel İsmail Pehlivan, bir kaç gün Yusufların köyü Karalar'da kaldıktan sonra, Yusuf'un babasından kendi köyüne dönmek için müsaade istedi. Ramazan yaklaşmıştı, hazırlık yapması lazımdı. İsmail Pehlivan, Yusuf'la vedalaşırken, kışın nasıl idman yapması gerektiğini, çalışmalarını yine Dursun Pehlivan, nezaretinde sürdürmesini söyledi. 1877'nin Nisanı'nda buluşmak üzere söyleştiler. Ve İsmail Pehlivan ayrıldı, ancak Yusuf'un bir parçasını da beraber götürdü. Yusuf'un gönlü, aklı, fikri hep güreşteydi. Koca kış, güreşmeden nasıl duracağını bilemiyordu. Yusuf, güreşememenin verdiği can sıkıntısıyla kendisini dağlara vurdu, sabahtan çıkıp akşama kadar koşuyor, ağaç ve kayalarla idman yapıyordu. Bu arada, Rumeli'ni karıştırmak, buralardan Türkoğlunu ve Müslüman nüfusu sürmek isteyenler, başta Rusya olmak üzere boş durmuyordu. Rusya, Bulgarların yoğun olduğu Tuna ve Edirne eyaletleriyle Bosna eyaletlerindeki isyanlarda, Türklerin Hıristiyan Osmanlı tebasına zulmettiğine, Avrupa basınını çok iyi kullanarak Avrupalıları inandırmıştı. Bununla da yetinmedi, Osmanlı'ya tabi iki Ortodoks Sırp prensliği olan Sırbistan ve Karadağ prensliklerini de isyana sürükledi. Küçük bir krallık olan Yunanistan bile, Girit vilayetindeki Rumları ayaklandırdı. Binlerce Müslüman katledildi. Sırp ordusu, tamamen Rus silahları ve subayları ile donatılmıştı. Başında bile Rus generali Çernayef bulunuyordu. 29 Ekim 1876'da yapılan Aleksinaç meydan muharebesinde, Çernayef'in kumanda ettiği Sırp Ordusu'nu Tokatlı Osman Paşa, kolayca dağıttı. Osmanlı ordusu, Belgrad'a girmek üzereyken, Rusya, Osmanlı Hükümeti'ne ültimatom verdi. Savaşı göze alamıyan Osmanlı hükümeti, Sırp ve Karadağlıların, nefes almasını ve toparlanmasını sağlayacak 2 aylık bir mütareke imzaladı. İsyanlar, Osman Paşa'nın Belgrad'a girmesine müsaade edilmemesi haberi Şumnu'ya, oradan da Yusuf'ların köyüne geldikçe Yusuf, çıldıracak gibi oluyor, Koca Osmanlı Devleti'nin bütün bunlara nasıl razı olduğunu bir türlü anlayamıyor, kendini daha fazla dağlara vuruyor, "niçin, niçin" diyerek kendi kendini yiyordu. Rusya, Bulgarların çok korktuğu Çerkezlerin Tuna ve Edirne eyaletlerinden gönderilmesi, Bulgarlara tam bağımsızlık verilmesi gibi Osmanlı tarafından kabulü imkansız o kadar garip isteklerde bulunuyordu ki, çıldırmamak elde değildi. Rusya'nın bu küstahça istekleri, Bulgarları son derece cesaretlendirmişti. Açık açık her yerde bağımsızlıktan bahsetmeğe, kurdukları çetelerle Tuna ve Edirne vilayetlerindeki Türkleri, Müslümanları taciz etmeğe başlamışlardı. Bu tacizde de en büyük kışkırtıcı Bulgar papazlardı. Osmanlı'nın içine düştüğü son durum karşısında bir şey yapamamanın ıstırabıyla Yusuf, kendini dağlara vurmuştu. İdman üzere kalmak için devamlı çalışıyor, Rus ve Bulgarları unutmağa gayret ediyordu. Ama unutmak ne mümkün. Yusuf, birgün hiç beklemediği bir istekle karşı karşıya kaldı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.