Hüsrev, Ahmet'e saldırdı

A -
A +

Ahmet'in aklına, Deli Hafız'ın, "Evladım, sen benim gibi dik kafalısın. İşin kolayını yapmak yerine, zorunu tercih ederek hem kendini hem de sevdiklerini üzüyorsun. Kolayı varken, zoruyla kendini yorma, kuvvetini, en kıymetli hazinen zamanını boşa harcama" sözü aklına geldi. Kündeyi boşaltıp, Hüsrev'i yere bıraktı. Ve ayağa fırladı, narayı da bastırdı: -Aşk olsun be Hüsrev pelvan. Haydi kızılelmaya! Kara Ahmet'in kündeyi doldurduğu halde atmaması, Hüsrev'i bırakıp daha önce duymadıkları tarzda naralanması, seyircileri tam manasıyla şok etti: -A be bu kızan kündeyi niçin atmadı? Boyuna posuna bakmadan bizim Hüsrev'le dalga mı geçer. -Te be susak ağızlı anlamadın mı? Hüsrev ondan çok okkalı. Künde de zorlanacağını farketti. Hüsmen ağa iyice çıldırmıştı, "Tutmayın beni, şu Hüsrev'in kafasını kırayım, hepten de rezil etti beni" diye er meydanına fırlarken, yanındaki misafirler tarafından zor tutulmuştu. Ahmet, tarafından çimenlerin üzerine bırakılan Hüsrev pehlivan, şaşkın şaşkın Ahmet'e baktı, ne olduğunu anlamamıştı. Ahmet'in ayağa kalkıp naralandığını görünce öyle bir kızdı ki anlatılır değil. Dünkü kızan kendisiyle alay ediyordu. Hem de Hüsmen ağasının önünde, Kirazlı çiftliğinde. Hüsrev, yerinden fırladı, kavga eder gibi, sağlı sollu elense ve tırpanlarla Ahmet'e saldırdı. Ahmet, Deli Hafız'ın kendisini öğrettiği vücut hareketleriyle çok rahat bir şekilde Hüsrev'in elense ve tırpanlarından kurtuluyordu. Bir şey Ahmet'in dikkatini çekti. Hüsrev pehlivan, ayakları açıkta güreşiyor, onları korumuyordu. Kızgınlık, Hüsrev pehlivana bütün tedbirleri unutturmuştu. Kara Ahmet, vaktin geldiğine karar verdi. "Ya Allah" diyerek şimşek gibi Hüsrev'in paçalarına daldı. İki paçayı da eline geçirdi ve yüklendi. Ahmet, o kadar hızlı paçalara dalmış ve yüklenmişti ki, Hüsrev pehlivan yüzükoyun kendini yere atmaya fırsat bulamamıştı. Ahmet'in yüklenmesiyle birlikte, Hüsrev pehlivan, kendisini sırtüstü çimenlerin üzerine gördü. Ahmet, bir kartal gibi Hüsrev'in göğsüne konmuş, kalkmıyor, cazgırın galipsin işaretini bekliyordu. Ahmet'ten böyle bir şey beklemeyen cazgır da şaşkındı. Bir şey yapmadan ortada duruyordu. Bu seyircinin tepkisini çekti: -Cazgır denen adam. Şaşkın ördek gibi ne durursun? Daha nasıl yensin? -Hüsmen ağanın kızacağından mı korkarsın. Seyircinin tepkisi cazgırı kendine getirdi. Ahmet'e, "Tamam evladım, güleş bitti, kalkabilirsin" dedi. Ahmet kalktı ve galibiyet temennasını çakarak seyircileri selamladı. Helalleşmek ve yerden kalkmasına yardım için elini Hüsrev'e uzattı. Hüsrev, Ahmet'in elini itti, hiçbir şey demeden kalktı, uzaklaştı. Bu sırada cazgır, "Deli Hafız'ın çırağı Kara Ahmet, Hüsrev pehlivanı çift dalarak yenmiştir" diye neticeyi ilan etti. Seyircinin şaşkınlığı devam ediyordu: -O nasıl dalıştı üle. Bu Ahmet'te çok iş var. -Gidinin Hüsrev'i, bütün kış yiyip içip yan yattın değil mi? -Hüsmen ağa! Bu Hüsrev'den güleşçi olmaz. Sen iyisi mi, onu Sarı Öküz'ün yanına çifte koş. -Yok yok, o saban çekemez. Olsa olsa kaz çobanlığı yapar. * DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.