İhtiyarlar yalvarıyordu

A -
A +

Karalar Köyü'nün bütün sözü geçenleri toplanmışlar, Yusuf'a ricacı gelmişlerdi: -Te be kızanım Yusuf, başpelvan oldun ama şüle doyasıya bi güleşini güremedik. Kış gelmeden, İramazan girmeden senin bi güleşini görelim dedik. Yusuf güldü: -A be amcalar. Daha önümüzde çok senelee var inşallah. Baharda güleşler yeniden başlıcak. O zaman güleşlerimi görüsünüz. Heyetteki ihtiyarlar küçük, kimsesiz çocuklar gibi boyunlarını büktüler: -Yusuf, kızanım. Artık bi ayağımız mezarda. Bu kışı ya çıkarız ya çıkamayız. Senin güleşini doyasıya siretmeden ülmekten korkarız bre, anna bizi. Köyümüzden çıkmış ve Deli Hafız Pelvanı yenmiş bi pelvanı siretmeden ülürsek gözümüz açık gidee be. Öteki dünyadaki Deliormanlılar, senin güleşlerini sual ideleese ne cuvap veririz? Köy ihtiyarlarının, boyun bükerek söyledikleri Yusuf'u çok duygulandırmıştı, gözleri yaşardı. Hey gidi Deliormanlı ihtiyarlar. Ölüm kapılarına dayanmıştı, ama onlar hâlâ, köylüleri Yusuf'un hiç olmazsa bir güreşini seyretme kavgasındaydılar. Ee ne de olsa Deliormanlıydılar, onların güreşe sevgisi karasevda derecesindeydi. Yusuf, içlerinde en yaşlı Hacı Keklik Ömer Dede'nin elini öptü: -Ricaanız benim için emirdir, ölün deyim öleyim. Yusuf'un bu sözleri ihtiyarları çok sevindirmişti: -Allah irazı olsun bre Yusuf, sağol be kızanım, bizi sevindirdiğin gibi Rabbim her iki cihanda seni sevindirsin. Sünnet düğünü tertip itçez. Biz, bizi kırmazsın diye düşünüp herşeyi hazırladık. Başa Deli İsmail Pelvanla sen soyuncaksın. Deli İsmail Pehlivan ismini duyunca, Yusuf irkildi. Deli İsmail Pehlivan, Bulgaristan Yenipazar kasabasının 12 kilometre doğusundaki Türk Arnavutlar köyündendi. Yaptığı güreşler ve acı kuvveti efsane gibi anlatılırdı. Bir defasında, altı pehlivan Deli İsmail Pehlivan üzerinde en iyi bildikleri oyunu almışlar, kimisi sarma, kimisi, boyunduruk vurmuştu. Altı kişinin altınnda kaybolan Deli İsmail Pehlivan, "Tamam mı" diye seslenmiş, "Tamam" cevabını almasıyla birlikte, "Ya Allah" diye bir silkinmiş ve pehlivanların her biri ayrı bir tarafa fırlamıştı. Pehlivanlar, eğer, tuttuğumuz yerleri bırakmasaydık, kollarımız kırılırdı, demişlerdi. Karalar Köylü ihtiyarlarının Deli İsmail Pehlivan ile güreşeceksin sözü Yusuf'u endişelendirmişti: -Deli İsmeyil Pelvan mı? -Evet Deli İsmeyil Pelvan. Bi sakıncası mı var? Yusuf, hemen kendisini toparladı: -Yok yok ne sakıncası olsun ki. Ama o güleşi bırakmadı mı, yaşı elliyi geçmiş olmalı. -Ne yapalım be oğlum. Bu yakınlarda başka pelvan bulamadık. Ona süledik o da bizi kırmadı. Açıkçası, Yusuf, Deli İsmail Pehlivan, deyince, heyecanlanmış, korkmuştu. Deli İsmail Pehlivan, Deliorman'da destan kahramanı gibi anlatılırdı. Korkunç kuvveti, bütün Rumeli'nde söylenirdi. Yusuf'u, Deli İsmail Pehlivanla güreşecek olması tedirgin etmişti. Kendi köyünde, Çavuş ninesi, babası ve anasının huzurunda yapılacak bir güreşte yenilmek istemiyordu. Elli yaşında da olsa karşısındaki Deli İsmail Pehlivan'dı. Adı bile insanı heyecanlandırmaya yetiyordu. Güreş günü geldiğinde sanki Kıyamet kopmuştu. Yalnızca Karalar Köyü ve çevresi değil, bütün Deliorman güreşe koşmuştu. Şu Deliormanlılara şaşmamak elde değildi. Güreş deyince nasıl da haber alıyorlar, işlerini güçlerini bırakıp hemen koşuyorlardı. Kalabalıktan Karalar Köyü'ne girilmiyordu. İğne atsan yere düşmez bir kalabalıktı. Bir tarafta, ustalar ustası Deli İsmail Pehlivan, diğer tarafta, yeni yetişen ve ortalıkta fırtına gibi esen Yusuf. Bir tarafta, ustalık, kuvvet, tecrübe ve ihtiyarlık, diğer tarafta kuvvet, gençlik ve kalfalık. Deliormanlı olup da böyle bir güreşi kim görmek istemezdi. > Devamı yarın

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.