Cont de Chambre, Ahmet'i kızından uzak tutmak için Pons'u çare olarak görüyordu. Bu sırada İstanbul'dan da Hüseyin Selim isminde bir Türk gelmişti. Dünya Şampiyonasına yetişemediğini, güreşmek istediğini söyleyince onu da kabul ettiler. Böylece, Ahmet'le güreşebilmek için Pol Pons, Constant, Eberler, Laurent ve Hüseyin Selim'in kendi aralarında güreşmesi kararlaştırıldı. Onlar, birbirleriyle Folies Bergere'deki gösteri merkezinde boğuşurlarken, Fransızların Kara Ahmet ilgisi ve sevgisi azalmadan devam ediyordu. Gil Blas gazetesinde Richard O. Monroy imzasıyla yayınlanan makalede şunlar yazıyordu: "Yeniden 'Türk gibi kuvvetli' diyebileceğiz artık... Ağır sıkletin final güreşinde Laurent, hiddete kapılıp Türk'ün kafasına bir yumruk yapıştırdı. Kara Ahmet'in cevabı, halkın en büyük eğlencesi olan 'Haydaaa bre Laurent!' şeklinde savaş narası patlatmak oldu. İnanılmaz bir şeydi. Bu nasıl hayata bakış tarzıydı ki, kendisine yumruk atan rakibini, hayda diyerek savaşa, yiğitliğe, mertliğe teşvik ediyor, yumruğa yumrukla karşılık vermediği gibi gül uzatıyordu. Ve sonunda, Laurent, burnu yerde sürte sürte yenildi ve hak yerini buldu. Kara Ahmet, Parislilerin, tarifi imkansız, tezahüratı, alkışlarıyla şampiyon ilan edildi. Hiçbir imparatorun, fatihin ve kurtarıcının zaferi bunu başaramamış, Fransız halkında, bir Fransızı yenen bu iri Türk'ün meydana getirdiği heyecana benzen bir heyecan fırtınası estirememiştir. Bu inanılmaz bir şeydi. Fransızlar, Fransız'ı yenen bir Türk'ü çılgınca alkışlıyorlardı. Bu; mertliğin, yiğitliğin, insanlığın, güzele aşık olmanın, milliyetçiliğe, binlerce yıllık hilal-haç kavgasına galibiyetiydi." Kara Ahmet, günlerini çalışmakla geçiriyordu. Bu şekilde Benoit'i unutmağa gayret ediyordu. Ama mümkün olmuyordu. Benoit'ten bir haber yoktu. Benoit'in babası Cont de Chambre'ye de bir şey soramıyordu. Hergün, otelin resepsiyonuna, bana gelen bir şey var mı diye bakıyordu. Ama ne beklediği, ne de haberi geliyordu. Güreşler sonrası rakibi belli oldu.. 1898 Şampiyonu Pons, rakiplerini yenerek Ahmet'in rakibi olmağa hak kazanmış, böylelikle Cont de Chambre'nin isteği gerçekleşmişti. Güreş, 23 Aralık Cumartesi günü yapılacaktı. Koca Yusuf, Adalı Halil, Kurtdereli Mehmet ve Katrancı Mehmet'ten sonra, Kara Ahmet'in Paris minderlerinde fırtına gibi esmesi, Fransa'da Türk güreşçilerine ilgiyi arttırmıştı. 21 Aralık 1899 sabahı lobiye inen Kara Ahmet'in ilk işi yine resepsiyona uğramak oldu. Ahmet'in bir şey sormasına fırsat vermeden resepsiyondaki çocuk gülerek bir şey uzattı. Bu, mavi ve pembe renkte çiçeklerle bezenmiş, baharı müjdeleyen bir zarftı. Zarfı aldı, sanki koru avuçlamıştı. Sıcaklık avuçlarından bütün bedenine yayıldı. Çocuğa teşekkür etmeyi dahi unutarak odasına koştu. Çocuk, Ahmet'in telaşına güldü. Odasına girince büyük bir telaşla mektubu açmağa çalıştı. Kocaman pehlivan elleri, çiçekli mektubu açarken bocaladılar, usulünce açmayı başaramadılar. Dayanamadı, sonunda, yüreği parçalanırcasına zarfı üst kısmından yırttı. Zarfın içine ulaştı. Gönlünü avuclamışçasına pembe mektubu çıkardı. Okumak için pencere kenarına koştu. Ama okuyamadı. > DEVAMI VAR