Osmanlı Büyükelçisi'nin sözleri, Yusuf'u duygulandırdı, gurbet elde, devletinin yanında olduğunu bilmek, ona ayrı bir güç verdi. Bu arada, Pons da mindere çıkmıştı. Yusuf, müsaade isteyip, mindere döndü. Pons'un ortaya çıkmasıyla birlikte, koca salon gürültüden yıkılacak hale gelmişti. Pons, tebessüm ederek, görülmemiş şekilde kendisini destekleyenleri selamlıyordu. Hakem, her iki pehlivanı ortaya çağırdı, Pons'a, yumruk atmamasını, elenselere de itiraz etmemesini, bunun dikkate alınmayacağını, kaçmadan güreş yapmasını istedi. Hakemin söyledikleri, Pons'un morali bozuldu, elindeki bütün silahları alınmış, güreşe girmekten başka çaresi kalmamıştı. Fransız seyirciler sustuğu anda, Yusuf, Yusuf sesleri ortalığı kapladı. Bir avuç Türk öğrenci, Yusuf'a destek olmak için gelmişlerdi. Yusuf, onları selamladı. Hakemin düdüğüyle birlikte, başta Yusuf olmak üzere kimsenin beklemediği şekilde Pons, hemen saldırdı, sağ koluyla Yusuf'un boynunu sarıp, sol koluyla da Yusuf'un sağ kolunu kaparak kafakol oyununu aldı. Yusuf, rakibinin kafa kol oyunun aldığını farketmesiyle, kafasını kurtarmak için harekete geçti. Yusuf, kafakol oyununun ne kadar tehlikeli bir oyun olduğunu, ilk anda kurtulamayıp, mindere düşerse mağlup olacağını çok iyi biliyordu. Minder'de kafakoldan kurtulmanın tek çaresi köprü kurmaktır. Yusuf, köprü oyunu kendine gösterildiğinde, bunu öğrenmeyi reddetmiş, ben bu vaziyete düştükten sonra yenilmeyi baştan kabul ederim, bir pehlivan için en büyük zul, köprü vaziyetine gelip, göbeği gökyüzündeki bütün yıldızları seyrederken, yenilmedim diye iddia etmektir, bizim güreşimizde yenilgi için omuzların yere değmesi şart değildir, göbeğin yıldızları görmesi yeter, demişti. Yusuf, kafakolun ne kadar tehlikeli bir oyun olduğunu görmüştü, en korktuğu şey, Paris gibi bir yerde rakipleri tarafından kafakol oyununa alınmak ve sırtüstü mindere vurulmaktı. İşte korktuğu başına gelmiş, güreşin başlamasıyla birlikte, kafakol oyununa düşmüştü. Yusuf, silkinerek kafakol oyunundan kurtulamayınca, can havliyle, ona kimse göstermediği halde, ayaktayken kafakol oyunuyla ilk anda yenilmekten kurtaracak hareketi yaptı. Engin güreş bilgi ve tecrübesi imdadına yetişmişti. Yusuf, Pons tarafından mindere doğru atılmak üzereyken, boştaki sol eliyle rakibinin boynunu tutan kolunu yakaladı, rakibi tarafından tutulan sağ koluyla da Pons'un belini sardı ve "Ya Allah" diyerek doğruldu. Herkesin gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Ortaya insanların rüyada dahi görseler inanamayacağı bir manzara çıkmıştı. Pons, Yusuf'un boynuna asılı vaziyette kalmış, ayakları yerden kesilmişti, tıpkı düşmemek için koca bir çınarın gövdesine sarılmış ayı görüntüsündeydi. Durumlar tersine dönmüş, şimdi, Pons, kurtulmak için çırpınıyor, ancak başaramıyordu, işin garibi Yusuf da bir şey yapamıyordu. Yusuf, Pons'u atmak için silkiniyor atamıyor, Pons da kurtulmak için çırpınıyor, ancak bir türlü bunu gerçekleştiremiyordu. Minderde çok garip bir manzara meydana gelmişti. İki pehlivan birbirine sarılmış vaziyette, Yusuf, minderin bir ucundan diğer ucuna gitti, ancak, Pons'u atamadı, Pons, denizde boğulmak üzere olanın kurtarıcısının boğazına sarılması gibi sarılmış, Yusuf'un boynunu bırakmıyordu. Minder içinde üç dakika kadar bu garip durum devam etti. Orta hakem de şaşırmıştı, ne yapsın bilemiyordu, başhakem seslenince yanına gitti. > Devamı var