Sabes, karşı konulmaz denen ve ilk maçta Yusuf'a büyük bir başarıyla uyguladığı oyunu almak için yıldırım gibi saldırdı, aynı oyunu kolaylıkla alacağını ve Yusuf'un buna karşı koyamayacağını düşünüyordu, çünkü, bu bel kündesi bir grekoromen oyunuydu, Yusuf da bu oyunu bilmediği için karşı koyamazdı. Ama, Sabes'in bilmediği bir şey vardı, Yusuf, bir oyuna en fazla bir defa düşüyor, aynı oyuna ikinci defa kati surette yakalanmıyordu. Sabes'in meşhur oyununu almak için saldırmasıyla birlikte, Yusuf, uzun iki kolunu uzatarak bu hamleyi rahatça karşıladı, hemen sağ eliyle müthiş bir elense çekerek aynı anda altına aldı, altına almasıyla birlikte de tek kle alıp sağ omuzundan yüklenerek kolaylıkla sırtüstü çevirip yendi. Hakem, seyirciler ve en çok da Sabes şaşırmıştı. Yusuf hakeme baktı, onun tamam işaretiyle birlikte, rakibini bırakarak doğruldu, hakem, kolunu kaldırarak Yusuf'u galip ilan etti, güreşin yalnızca 4 saniye sürdüğünü açıkladı. Bu, dünya güreş tarihinde resmi kayıtlara geçen en hızlı tuştu. Bu yenilgiyle Fransızlar'ın ümitleri bir kere daha yok oldu. Yusuf, yerde şaşkın şaşkın bakan rakibi Sabes'i elinden tutarak kaldırdı ve hafifçe okkalıyarak helalleşti. Seyirciler nasıl hareket etsinler bilemediler. O kadar parayı ödeyip de, çok ümitli oldukları güreşi seyredemediklerine mi yansınlar, yoksa Sabes''n yenilişine mi üzülsünler bilemediler. Organizatörler, hemen diğer güreşleri başlatarak, seyircilerin tepkisine mani olmağa çalıştılar. Ertesi günkü Fransız gazetelerindeki başlıklar, tam bir hayal kırıklığı ifadesiydi: "48 saatlik rüya" "Hayaller 4 saniyede bitti" Bir anda, Türk güreşçilerinin, hele hele Yusuf'un ünü bütün Paris'i o derece sarmıştı ki, Ambassadeurs'de, "Eğlenceli Büyük Güreşler" adlı bir komedi sahneye konmuştu, bu oyunda, Fransız güreşçilerinin çok kısa sürede Türk güreşçilerine yenilmesi anlatılıyordu. Heryerde Türk güreşçi arandığı için, Zengibarlı zenci güreşçiler de kendilerinin Türk olduğunu söyleyerek iş buldular. O günlerin şakaları, Türk güreşçileri ile Fransız güreşçileri arasındaki güreşler üzerine kuruluyordu. İşi bırakıp kaçanlara, "Türk güreşçisi karşısındaki Fransız güreşçi gibi kaçtı" deniyordu. Fransızlar'ın ünlü mizah dergisi Charivari, 7 Nisan 1895 tarihli nüshasında, Cumhurbaşkarın Feliks Faure'nin milletvekilleri arasındaki düelloların bundan böyle güreşle değiştirilmesini kararlaştırdığını yazıyor, aynı dergide H. Henriot, Türkler'in, Fransız güreşine getirdikleri yenilikleri, "Güreşin güzel günleri, Foli Berjer'de tekrar canlandı. Fransız güreşçilerin gövdeleri, altedilemez Türk rakipleri tarafından ikiye katlanırken, halkın, 'Oturan güreşçiler istemiyoruz' bağrışmaları çok manidar." şeklinde dile getiriyordu. Türk güreşçilerindeki mutlak kazanma azmi ve gayretini Fransızlar anlamıyordu. Yusuf ve arkadaşlarından önce Fransa'da şike karşılaşmalarının gayet tabii olduğunu açıklayan Fransızlar'ın büyük şampiyonu Paul Pons, "Türkler'e şike teklif etmek, ölümlerden ölüm beğenmekti, imkansızdı. Tek birşeyden anlıyorlardı, rakiplerini yenmek ve yenilmemek. Tek bir prensipleri vardı, Tchamouk, Tchamouk (çabuk, çabuk). Türkler'in ünü iyice yerleştikten sonra, seyircilere verdikleri para karşılığı biraz daha güreş seyrettirmek gerekli, bunun için de güreşleri biraz uzatın denildiğinde, Yusuf, çıldıracak gibi oldu. 'Biz Allah'ın verdiği, güce, kuvvete, ustalığa ihanet edemeyiz' diyerek kabul etmedi." diyordu.