Kara Ahmet'i, hazır bulunanlara tanıtan Osman Paşa, seslendi: -Bre Çerkes Müsellim. Nerden çıktığı belli olmayan göğsünde çapraz fişeklikler dizili iki metre boyunda, levent endamlı, burma bıyıklı birisi hemen Paşa'nın yanında beliriverdi: -Emredin Paşam. Osman Paşa, Kara Ahmet'i işaret etti. -Baka Çerkes Müsellim. Bu Ahmet'in eti de kemiği de senin. İşini iyi öğret. Haberleşmede bir aksama olursa hesabını senden sorarım. Bu akşam, anne-babasının yanında son defa kalacak. Bundan sonra senin ayrılmaz bir parçan olacak. Anladın mı? -Anladım Paşam. Emrettiğin gibi olacak. -Allahü teala razı olsun, çekilebilirsin. -Emredersin Paşam. Çerkes Müsellim, nasıl birden bire ortaya çıktıysa birden bire de ortalıktan kayboluverdi. Paşa, elleri, Hikmet Dede ve Ahmet'in omuzlarında, kalabalığa döndü: -Efendiler. Bizi çok zor günler bekliyor. Osmanlı'nın ayakta kalması, bizim burada ayakta kalmamıza bağlı. Ölüm, en son düşündüğümüz şey olacak. Bize diri insanlar lazım. Ölümümüz şehitliğe olacak. Ölümü hak etmemiz, olabildiğince pahalıya almamız lazım. İşaretimiz, 'Hilal ile gül'dür. Şüpheli durumlarda, hilal diye bağırılacak, cevap gül diye gelmezse ateş edilecek. Plevne'de şartlar çok ağırlaşacak... Disiplini, dayanışmayı, birliği katiyen kaybetmemeliyiz. Şu andan itibaren... Plevne'de askerlik, serhat boyu kanunları geçerlidir. Kurallara uymayan en yakınım da olsa, müsamaha gösterilmeyecek. Gül ağacından yapılmış hilali taşıyanlar, benim adıma konuşacak, emir verecek, haberimi getirecek kişilerdir. Gayrisine itibar edilmeye. Şimdilik bu kadar... Yapılacak işlerle ilgili emirler hemen bu akşam sizlere ulaştırılacak. Söz değil, iş zamanıdır. Hakkınızı helal edin, yüce Mevlam yardımcımız olsun. *** Osman Paşa'nın ordusunda hizmet veren Avustralyalı tabip binbaşı Charles Ryan, hatıra defterini önüne almış, dalgın dalgın yazıyordu: 18 Temmuz 1877-Saat: 23.15 Plevne "Bu satırları, Tuna'nın hemen kıyısındaki sahra çadırımda yazıyorum. Bir türlü aklım ermiyor, yaşadıklarıma. Osman Paşa ile Vidin'den Plevne'ye hiç istirahat etmeden yürüyen... yürümekten tabanları patlayan ve bir defa olsun of demeyen Türk askerini anlayamıyorum. Bu gücü nereden alıyorlar, bilemiyorum. Kesinlikle eminim...Daha önce, Sırbistan'da, Osman Paşa'nın kumandası altında savaşırken gördüğüm as?kerden daha cesur bir askerin Avrupa kıt'asmda bulunmadığına... Bu askerin, Plevne'de de nice inanılmaz kahramanlıklar ve başarılar göstereceğine inanıyorum. Nice kahramanlıklarına şahit olduğum Türk askerinin muhteşem vücudunun ve gürbüz bünyesinin başlıca iki sebebi olduğuna inanıyorum: Birincisi, Türk eri asla alkole elini sürmez. İkincisi, Türk sosyal, aile hayâtı ve kadınlar üzerinde mevcud olan şiddetli himaye ve vesayet. Bunlar, onları, başka Avrupa milletlerine tesir etmiş olan korkunç zührevî hastalıklardan, ahlaki yıkıntılardan korumuştur. Niş'te Mehmed Ali Bey adında bir Türk binbaşısı tanıdım. Aleksinaç üzerine son Türk taarruzunda 7 Sırplı'yı kılıcıyla öldürmüştü. Ben bütün hayâtımda bu kadar muhteşem bir vücuda rastlamadım. Bu subay, son derecede yakışıklı olduktan başka, insanı şaşırtan bir beden düzgünlüğüne ve kuvvetine sahipti. Ona tesadüfümden 3 gün önce öyle bir kahramanlık göstermişti ki, Niş'te herkesin dilindeydi." > DEVAMI YARIN