Kabus gördüren kişiydi

A -
A +

Deli Hafız, "Bir mübarek ağacının çekirdeklerinden zeytin ağacından yapılmıştır. Zeytin ağacı Kur'an-ı Kerim'de geçer... Bu tesbihi gördükçe, yaradılış gayeni, Allahü tealaya kulluk için yaratıldığını unutmaz, onunla nice yüzbin zikirler çekersin" diyerek Mızraklı İlmihal kitabını ve tesbih vermişti Ahmet'e... İşte şimdi Kara Ahmet, elinde Mızraklı İlmihal, Razgırad'a yakın Kirazlı Çiftliği'nde başaltı güreşlerinin başlamasını bekliyor, beklerken de Mızraklı İlmihal kitabını ezberlemeye çalışıyordu. Kulağı da, cazgırın başaltı pelvanları hazır olsun çağrısındaydı. Ahmet, heyecanlıydı. Ustası, başaltında güreşmesine izin vermişti. Kısmet olursa, Yakup pehlivanla karşılaşabilir... iki yıldır, onlarca defa rüyalarında güreştiği, çok kızdığı kişiyle kozunu paylaşabilirdi. Ahmet, kimseye fark ettirmeden ellerinde kispet zenbili ile gelenlere bakıyordu. Gelenler içinde daha Yakup pehlivanı görmemişti. Sağa sola bakarken beklediği ses kendisine ulaştı, ulaşmasıyla birlikte de Ahmet'i yerinden zıplattı. Cazgır, "Başaltı pelvanları hazır olsun" diye seslenmişti. Ahmet, bismillah diyerek yerinden kalktı. Kispetini giymek için çadıra yürüdü. Ahmet, kispetini giyerken eskilere gitti. İki sene önce, kispetini kaybetmesi, Yakup pehlivan ile yaşadıkları, ustası Deli Hafız'ın kispetini kendine verişi aklına geldi. Yüreği sızladı. Elbiselerini, güreş sevdalısı bir ihtiyar teslim eden Kara Ahmet, yağ kazanına doğru yürüdü. Ahmet'in ortaya çıkmasıyla seyirciler arasında kaynaşma oldu: -Te be kim bu pelvan? Daha önce başaltında hiç görmemişim. -A be geçen sene büyükortada birinci gelen Umur köylü Ahmet'e benzer. -Deli Hafız'ın çırağına mı? -Evet, evet. -A be daha çok genç ezerler onu, başaltında. -Te be, hepten de kendini başaltı pelvanı olmuş mu sanır? Ahmet, kazan dibine geldi. Selam verdi, cazgırla birlikte iki pehlivan daha vardı. Selamını aldılar. Cazgır, Ahmet'i tanıyamamıştı: -Te be oğlum. Büyükorta güleşi bitti. Bu başaltı güleşidir. Ahmet, gülümsedi: -Ustam, meraklanma. Başaltı güleşi olduğunu bilirim. Başaltında güleşmeğe geldim. Cazgırın hâlâ Ahmet'in başaltında güreşebileceğine aklı kesmiyordu: -Evladım, sen hiç başaltında güleştin mi? -Güleştim bire cazgır ağam hem de iki sene önce. Ahmet, cazgır ve diğer iki güreşçi sese döndüler. Ahmet, tepeden tırnağa titredi. Beklediği an gelmiş, Allahü teala dualarını kabul etmişti. Cazgır şaşkındı: -Bre Yakup pehlivan sen ne dersin? Bu genç başaltında güleşti ha hem de iki sene önce öyle mi? Kispetini giymiş, dördüncü pehlivan olarak gelen Ahmet'e kabuslar gördüren... İki sene önce Ahmet'i ezmek, güreş hayatını bitirmek için her türlü çareye başvuran Yakup pehlivandı. Ahmet'e bakarak sırıtan Yakup pehlivan yere tükürdü: -Evet, hem de az kalsın, pırpıt ile güreşecekti. Bereket Deli Hafız, kispetini verdi de pırpıtının yırtılmasından, avret yerlerinin açılıp rezil olmaktan kurtuldu. Yakup pehlivan, yere tükürmesi, alay edercesine gülümsemesi, Ahmet'i kızdırdı. Hızla döndü. >> DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.