Yusuf'un ziyaret ettiği harabe vaziyetindeki bu mekan, çok değil otuz yıl öncesine kadar akıl hastanesi ve tıp medresesiymiş. Avrupa'da deliler, içlerinde şeytan var denilerek ateşte yakıldığı bir zamanda, akıl hastaları burada su, kuş sesi, çiçek kokuları, özel yemekler ve meşguliyet ile tedavi ediliyormuş. Nereden nereye? Dün bu güzellikler, her sahada nice bin zafer gerçekleştirilirken, bugünse her cepheden bozgun haberleri geliyordu. Yusuf ve Deli Murad, onları hayretler içinde bırakan, sevinçlerin en anlamlısını, üzüntülerin en dayanılmazını yaşatan Edirne gezisi sonrası, hamama gidip bir güzel keselendiler. Yusuf, hana gelince, yatmazdan önce bir pehlivana bütün vücudunu zeytin yağı ile bir güzel ovdurdu ve yattı. Ustası, güreşler öncesi mutlaka vücudunu zeytinyağı ile ovdurmasını söylemişti. Yusuf, yattı ama bir türlü uyuyamadı. Bir tarafta, gündüz gözüyle Edirne'de gördükleri, gönül gözüyle işittikleri, diğer tarafta da, yarın başlayacak Kırkpınar. Senelerdir Kırkpınar sevdasıyla yanan Yusuf, nasıl uyusundu. Yusuf, ne zaman nasıl uyudu bilemedi, yine de Eski Cami müezzininin sabah ezanıyla uyandı. Sağ tarafından kalktı, dualarını okudu ve giyindi, heyecandan poturunun paçalarını karıştırıyordu. Hemen sabah namazına koştu. Sabah namazının sünnetini, Eski Camide Cennet deresi diye bilinen ve nice gönül ehlinin namaz kıldığı kabul edilen, burada yapılan duaların red edilmeyeceğine inanılan yerde kıldı, duayı burada yaptı Kırkpınar'a, Demir Baba Dergahı'nın kurallarına layık güreşler çıkarabilmesi için canı gönülden dua etti. Namazdan sonra çorbasını içti. Kuvvetli bir kahvaltı yaptı. Çünkü bugün güreşler başlıyordu. Güreşen pehlivanlar güreşler bitinceye kadar bir şey yemezlerdi. Günlerden 3 Mayıs 1882 Çarşambaydı. Hıdrelleze 2 gün vardı. Ve güneşin yükselmesiyle birlikte Deli Murad'la birlikte bir talikaya bindiler, Karaağaç yolu üzerinden Kırkpınar'a doğru yola çıktılar. Az gittiler, uz gittiler. Dere tepe düz gittiler. Arda boyunu takip ederek yola devam ettiler. Yollar, atlı-yaya, arabalı Kırkpınar'a gidenlerle doluydu.Yusuf, büyük bir heyecan içindeydi. Üç saat sonra, Simovina köyüne geldiler. Bu köye gelmeleriyle birlikte, ortalık iyice hareketlenmişti. Köyden çıktıkta onları, meydandan tepe yamaçlarına doğru kurulmuş çadırlar karşıladı. Yusuf'un heyecanı dayanılmaz doruklardaydı. Saat daha öğleye varmamasına rağmen, ortalık ana baba günüydü. Panayır iyice hareketlenmişti. Bir tarafta hayvan pazarı, diğer tarafta da gıda ve eşyaların alınıp satıldığı bölümler. Her tarafa çardaklar kurulmuştu. Yusuf, güreşlerin yapılacağı meydanı merak ediyordu. Gösterdiler, Kırkpınar ermeydanı, hemen Arda'nın kenarındaydı. Yanında, suyunu, Kırkpınar'dan alan Kırkpınar çeşmesi vardı. Yusuf, kara sevdalısına, Kırkpınar'a kavuşmuştu. Kendinden geçmiş bir vaziyette Kırkpınar ermeydanını seyreden Yusuf'un yanına biri geldi. DEVAMI VAR