Karlıova'ya uğrayan Yusuf, Tosun Bey'in ailesini gördü. Hayret etti, Tosun Bey'in ailesi büyük bir tevekkül içindeydi. "Devletimiz bizden daa iyi bilir, bize düşen sabretmektir" deyip kadere rıza göstermişler, bu haksız tutuklanma karşısında devlete kırgın değillerdi. Haksızlık karşısında dayanamıyan, hemen tepki gösteren ve çok atak bir yaradılışa sahip Yusuf, Rumeli insanının Osmanlı Devletine karşı olan itimat ve sadakatini anlamakta zorlanıyor, "Haksızlık kim tarafından yapılırsa yapılsın hesabı sorulmalı, haksızlaa isyan idilmeli" diye düşünüyordu. Yusuf, atı Karaok'u Karlıova'dan Razgırad'a, Demir Baba Dergahı'na doğru sürdü. Kafasında binlerce sual... Demir Baba'nın söyledikleri, güle üç defa yenilmek, günahsız kimselerin zulümle öldürülmesi, Tosun Bey gibi kahramanların içeri atılması, Nikofski gibi zalimlerin salınması. Yusuf, yaşadıklarını anlamakta, inancıyla açıklamakta zorlanıyor, imanının, Osmanlı'ya, İstanbul'a bağlılığının sarsılmasından korkuyordu. Beyninde binbir düşünce, gönlünde nice bin hançer, sürdü atı Karaok'u dergaha, hocasına doğru, suallerine cevap, gönül yaralarına şifa bulabilmek ümidiyle. Karlıova'dan Razgırad'a aralıksız at süren Yusuf, Demir Baba Dergahı'na vardığında, at sırtında zor duruyordu. Yusuf'u beklemedikleri bir anda karşılarında, böyle bitkin vaziyette gören arkadaşları hem sevindiler hem de şaşırdılar. Ayakta zor duran Yusuf'u hemen içeri götürüp yatağa yatırdılar ve Demir Baba Dergahı'nın baş hocası İsmail Pehlivan'a haber verdiler. İsmail Pehlivan geldiğinde Yusuf, yeni yeni kendine geliyordu. Kolay değil, 18 saat hiç durmamacasına at sürmüştü, bir an önce dergaha varmak, hocasına ulaşmak, kendisini çıldıracak hale getiren suallere cevap bulabilmek için... Eğer, Karaok değil de başka bir at olsaydı, mutlaka çatlardı, ama Karaok dayanmıştı, çünkü o, Deliorman'da yetişmişti. Hocasının geldiğini gören Yusuf, kalmak için davrandı, ama başaramadı, vücudu beynini dinlememişti, hocasına mahcup mahcup baktı. İsmail Pehlivan, Yusuf'a bakıp gülümsedi: -Yat evladım. Seen gibi bir pelvanı bile bu hale düşürcek kadaa niçin zorladın kendini. Sen ep büle kendini zorlayacak, beynine ve gönnüne taşıyamıcaa yükler mi yükleceksin? Akşam namazından soona odama gel. Hele dinneyeem. Seni bu kada zorlayan neymiş. Akşam namazına kadar dinlenerek kendine gelen Yusuf, namaz sonrası İsmail Hoca'nın odasına geldi. Yusuf'un bu odaya üçüncü girişiydi. Buraya geldiğinde her zaman çok heyecanlanıyordu. Duvarda asılı Demir Baba'nın hatıraları ve daima kilitli sandık, Yusuf'u sanki Demir Baba'nın yaşadığı günlere götürürdü. Yusuf, Demir Baba'nın silahlarını görünce, Fındık Kırma Taşı'nı kaldırdığı ve Demir Baba'yı görme şerefine eriştiği geceyi hatırladı. O günden bugüne yalnızca 7 ay geçmişti, fakat Yusuf, bu yedi ayda öyle şeyler yaşamıştı ki, sevincin en coşkulusundan üzüntünün en acı vereni arasında gidip gidip gelmişti. İşte bu yüzden Yusuf'a yedi ay değil de yetmiş yıl geçmiş gibi geliyordu. DEVAMI VAR