Hakemin düdüğüyle birlikte Ahmet, bora oldu esti, tufan oldu Eberle'nin üzerine yağdı. Elenseleri birbiri ardına sağdan ve soldan patlattı. Eberle, Ahmet'in balyoz gibi patlayan elenselerinden iyice bunalınca, hakeme şikayet etti. Orta hakem, jüri heyetiyle görüştü, uzun tartışmalardan sonra, elensenin kural dışı olmadığına karar verdiler. Ahmet, yeteri kadar yumuşadığını anlayınca, rakibinin beline sarıldı. Eberle'nin çabaları sonuç vermedi. Kara Ahmet, karalığını göstererek birkaç defa sağa sola savurduktan sonra, hilali çiğneyen papaz Johannes von Capistrano kılığında gördüğü Eberle'yi mindere indirdi. İndirmesiyle beraber toparlanmasına fırsat vermeden üzerine bir kartal gibi çöktü. Yerde iyice zapt etti. Sağ tarafına geçerek, sağ kolunu, rakibinin sağ koltuk altından geçirerek eliyle ensesini tuttu. Yüklenmeğe başladı. Eberle, dönmemek için diretiyordu. Ama Ahmet'e karşı koymak ne mümkün. Ahmet, hilali ayaklar altına alan papazın heykelini devirdiğini düşünüyordu. Fazla zorlanmadan, rakibini çevirdi ve omuzlarını mindere yapıştırdı. Hem de hiçbir itiraza yer bırakmayacak şekilde. Ahmet, her ihtimale karşı hakeme baktı. Ondan tamam işaretini alınca rakibini bıraktı, ayağa kalktı, gayet kibar bir şekilde eğilerek seyircileri selamladı. Güreş yalnızca 12 dakika sürmüştü. Seyirciler, kendi güreşçileri yenilmesine rağmen hem de bir Türke karşı Ahmet'i bol bol alkışladılar.. Ahmet, menajeri Rum Pierri ile soyunma odasına gitti. Aynı gece Ahmet'in ikinci güreşi vardı. İlk güreşinden iki saat sonra, Ahmet'i ikinci güreşi için sahneye davet ettiler. Ahmet, güreş için mindere çıktığında şaşırdı. Karşısında rakip diye, kendisinden çok az kilolu David isimli birisi vardı. 80 kilo ya gelir ya gelmezdi. Ahmet ise 110 kiloya yakındı. Ahmet, benimle dalga mı geçiyorsunuz gibilerden güreş organizatörlerine baktı. Bakmasıyla birlikte, cazgırların "Rakibin karınca da olsa küçük görme." Aklına geldi ve hemen kendisini büyük görmesi sebebiyle tövbelere durdu. Hakem, iki pehlivanı da, ortaya çağırdı. David sırıtarak, seyircilere dönüp, Ahmet'i göstererek bir şeyler söylüyor, seyirciler de gülüyordu. Ahmet, aldırmadı. O, buna benzer çok hadiseler görmüştü. Fakat, rakibinin yüzünün hilali çiğneyen papaza döndüğünü fark etti. Fark etmesiyle birlikte de, kanı beynini zonklattı, eli ayağı karıncalanmağa başladı. Düdükle birlikte bir boğa gibi saldırdı. David, Ahmet'e, her şeyiyle hilali çiğneyen papazın heykeli gibi gözüküyordu. Ahmet, sol koluyla rakibinin sağ kolunu tuttu, sağ koluyla da belinden yakalayarak "Ya Allah bismillah" dedi, başı üzerine kaldırdı. Çevirmeğe başladı. Ahmet, öyle kendinden geçmişti ki, başının üzerinden o nefret heykelini çevirdiğini zannediyordu. Ahmet'in durumunu fark eden Rum Pierri bağırdı: -Ahmet! Yapma! Rakibini fırlatıp atma. Pierri'nin feryadı, Ahmet'in aklını başına getirdi, başının üzerindekinin heykel değil, insan olduğunun farkına vardı. Diz çöktü, rakibini yavaşça sırt üstü minderin üzerine bıraktı. David, kendinden geçmişti. Mindere sırt üstü uzanmış, kıpırdayamıyordu. Ahmet, omzunda bir ıslaklık hissetti. Eliyle dokundu ve kokladı. > DEVAMI VAR