Kırk Kanatlı reisi Ahmet

A -
A +

Tabip binbaşı duyduklarına inanamamıştı: -Müsellem efendi, yanlış duymadım herhalde. Şu 11 yaşındaki çocuk için yardımcım dedin. Çerkes Müsellim hafifçe güldü: -Hayır efendim. Yanlış duymadınız. Yardımcım, dedim. Yaşını yanlış tahmin ettiniz, 11 yaşında değil, yalnızca 8 yaşında. Binbaşı elinde olmayarak bağırdı: -Ne, hem sekiz yaşında hem senin yardımcın ha? İnanılmaz, çıldırmış olmalısın. -Ben değil efendim, Osman Paşa çıldırmış olmalı? -Osman Paşa mı? Niçin? Çerkes Müsellim anlattı, Osman Paşa ile Ahmet'in tanışmasını ve Osman Paşa'nın, Ahmet'i, kadınlarla ordu yönetim kademesi arasında habercilik yapmak üzere görevlendirerek nasıl kendi emrine verdiğini. Binbaşı bir Ahmet'e bir Çerkes Müsellim'e bakıyor, anlatılanlarla gördüklerini barıştırmağa çalışıyordu, ama bir türlü beceremiyordu. Şu Türklerin işine akıl sır erer gibi değildi. En olmayacak zamanda en olmayacak işi yapıyorlar ve en olmayacak neticeyi alarak herkesi şaşırtıyorlardı. Özellikle de bunu Osman Paşa'nın yanında çok yaşadığını hatırladı ve şaşırmayı bıraktı. Ahmet'in sarılı kolu dikkatine çekti, doktorluk tarafı ağır bastı: -Müsellim Bey, bu çocuğun neyi var? Cevabı Çerkes Müsellim değil, Ahmet verdi hem de sert bir şekilde ayaklarını yere vurarak: -Ben çocuk değilim. Kırk Kanatlı Ekibinin reisiyim. Ahmet, cevap beklemeden, Çerkes Müsellim, kolundan çekti: -Beyim, gidelim, bizi çocuk görenle işimiz olmaz. Binbaşı Ryan Rus güllelerinden biri yanına düşmüş gibi sarsıldı. Osmanlı'nın muzafferiyetinin sırrını çözer gibi oldu. Sekiz yaşındaki çocuk, Kırk Kanatlı Ekibinin reisi olursa, yetişmiş delikanlısı ne olmazdı. Ahmet'in gönlünü almak için hareketlendi, Ahmet'i kollarından yakaladı: -Gel bre pehlivan, Kırk Kanatlı reisi Ahmet. Çocuk olan sen değil, senin değerini anlayamayan benim. Hele çekme kolunu bre. Tamam bir hata yaptık. Şu koluna bir bakalım. Çerkes Müsellim sıkı tut şunu. Bu Kırk Kanatlı reisin koluna ne oldu anlat hele. Ahmet, Kırk Kanatlı reis sözünden sonra biraz sakinleşir gibi olmuştu. Çerkes Müsellim, Ahmet'in kolundaki sargıyı çözerken anlattı: -Beyim, Ahmet Pehlivanla bu akşam, Osman Paşa'nın yanından ayrıldıktan hemen sonra habercilik talimine başlamış, birlikte Plevne etrafında keşif yapıyor, nereden nasıl geçeceğini tespite çalışıyorduk. Bu sırada bir çukurun başına geldik. Daha dur demeye varmadan Ahmet karşı tarafa doğru atladı ve uçtu, ama iyi konamadı, kolunu sakatladı. Çerkes Müsellim'in uçtu ama konamadı sözü Doktor Binbaşı Ryan'ı güldümüş, Ahmet'i ise kızdırmıştı, hemen itiraz etti: -Ama beyim toprak kaydı. Çerkes Müsellim, güldü, Ahmet'in başını okşadı, kızma bre, Ahmet, dedi, bilirim toprak kaymasaydı, çok rahat bir şekilde karşı tarafa atlardın. Binbaşı Ryan, Ahmet'in kolunu kontrol etti: -Müsellim Beyim. Ahmed Pehlivanın, Kırk Kanat reisinin önemli bir şeyi yok. Yalnızca, kolu dirsekten biraz incinmiş. Doktor Ryan'ın ısrarla Ahmet Pehlivan, Kırk Kanat reisi demesi Ahmet'in gönlünü yapmıştı. *** -Kim o? -Benim Ahmet. Kırk Kanatlı reisi. Fatma hanım, kapıyı açtı, gördüğüyle şaşırdı. ¥ DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.