"Bir Cuma sabahı, Malazgirt'te 54 bin er,Söylediler en güzel marşı: Allahü ekber! Allahü ekber!" diyor şair ve yazar Ömer Öztürkmen. EN GÜZEL MARŞ Evet yine bir Cuma günü, 29 Haziran'da, Malazgirt'te Alpaslan'ın komutasında en güzel marşı söyleyen alperenleri temsil eden yiğitler, Edirne Kırkpınar Ermeydanı'na çıkacaklar ve onlar da söyleyecekler en güzel marşı; "Allah! Allah" diye, çünkü pehlivanlar, kıbleye karşı el bağlayarak duayı dinledikten sonra, ermeydanına cazgırın "Allah! Allah!" nidalarıyla yürür. Yine bir Kırkpınar vesilesiyle karşınızdayız. 11 yıldır, sizlere, elimizden geldiğince, Kırkpınar öncesinin 5 gününde bu ecdad yâdigarı, Osmanlı Türkü'nün aynası, en güzel geleneğini anlatmaya çalıştık. Her sene, bu yazılarımızda, Kırkpınar'ın başka bir yönüne temas etmeye çalıştık, "Günümüz Spor Anlayışı ve Kırkpınar", "Türkistan'dan Kırkpınar'a", "Osmanlı'nın 700. Yılı ve Kırkpınar", "Tasavvufi Geleneğimiz ve Kırkpınar", "Sporcu Olmak ve Kırkpınar", "Avrupa'yı Vatan Tutmak ve Kırkpınar", "Alperenler Geleneği ve Kırkpınar" gibi başlıklarla Kırkpınar'ı anlatmaya çalıştık. Bu sene, Kırkpınar'ı, "Alperenlerin Kızılelması Kırkpınar" başlığı altında vermek istiyoruz. Niçin bu başlık altında veriyoruz. Günümüz Türkiyesi'nin içten ve dıştan meydana getirilen olumsuz şartları karşısında Türk insanı iyice bunalmış durumda. Her türlü kanunsuzluk ve ahlâksızlık karşısında, "Burası Türkiye, burada normal" diye tepki vermeye başladık. Bir millet için yıkımın en kötüsü, çirkinliklerin normal karşılanır hale gelmesidir. AVRUPA VATAN EDİNİLİRKEN DOĞDU Dünyanın en büyük kulüplerinden olan ve bizi yıllardır aşağılayan Avrupa'nın da gözdesi bulunan Milan'a teknik direktör olan Fatih Terim, "Burası Türkiye" sözünü yıkmak ve Türk insanının da neleri başarabileceğini göstermek için gayret ettiğini ve hedefini gerçekleştirmekle mutlu olduğunu, yeni hedefinin Milan'la zirveye tırmanmak olduğunu söyledi. İşte Fatih'in bu sözleri, bu seneki Kırkpınar yazımızın başlığına ilham kaynağı oldu. Türkiye, tarihin en zor döneminden geçmektedir ve güzel memleketimizin ve insanımızın, her zamankinden daha fazla, "Kaf Dağı'nın zirvesindeki Kızılelma'yı hedef tutmuş alperenlere" ihtiyacı vardır. Türkoğlu'nun, Türkistan'dan Avrupa'ya devam eden akışı esnasında, alperenler eliyle Avrupa'yı vatan tutuşu esnasında doğan Kırkpınar, başta vatan olmak üzere sahip bulunulan maddi - manevi güzellikleri elde tutabilmek için manen ve maddeten en güçlü olmanın sembolleştirilmesidir. İlk önce, "Kırkpınar'ın nasıl doğduğuna" bir göz attıktan sonra, Kırkpınar'ın, alperenlerin kızılelması nasıl olduğu meselesine gelmek istiyoruz. Kırkpınar nedir, ne değildir, anlamak için onun doğduğu zamana, doğuşuna vesile olan insanlara bakmak gerekmektedir. İLK KIRKPINAR VE SARI SALTUK Kırkpınar'ın ilk doğuşu Sarı Saltuk'ladır. Sarı Saltuk kimdir? Sarı Saltuk, Türk insanına Anadolu'yu ve Avrupa'yı hedef gösteren Türkistan'ın büyük evliyası Ahmet Yesevi hazretlerinin talebesinin talebesi bir alperendir. Hocasının işaretiyle Türkoğlu'na Avrupa'yı vatan kılmak üzere, arkadaşlarıyla birlikte Anadolu'ya gelir. Burada Peygamber efendimizi rüyasında görür. Peygamber efendimiz, rüyada Sarı Saltuk'a, "Edirne'yi fethet. Bu diyar, darünnasırdır (yardım diyarıdır), burasını küffar elinde komayın" der. Bu işaret üzerine Sarı Satuk ve beraberindekiler Çanakkale Boğazı'na ulaşırlar. Ve Trakya'ya, (Rumeli'ne, Avrupa'ya) ayak basarlar. Bu muhteşem hadiseyi Seyyid Lokman, Oğuznamesi'nde, "Sarı Saltuk, ubur etti (geçti) Urumeli'ne Altıyüzaltmışiki idi heman" şeklinde ifade etmektedir. Tarihi hicri 662, miladi 1263 idi. Yani Orhan Gazi'nin oğlu Şehzade Süleyman'ın Rumeli'ye geçişinden 91 yıl önce, Sarı Saltuk ve arkadaşları Rumeli'ne geçtiler. Yollarına devam ederek, Edirne'ye geldiler ve 1264 yılında Edirne'yi fethettiler. Edirne'nin fethiyle birlikte burada Kırkpınar güreşlerini başlattılar. Edirne'yi terkettikleri 1304 yılına kadar Kırpınar güreşlerine devam ettiler. ASIL BAŞLANGIÇ 98 YIL ÖNCE Demek ki, Kırkpınar'ın asıl başlangıç tarihi, bugün kabul edilen başlangıç tarihinden 98 yıl öncedir. Sarı Saltuk, kendisi bir cihan pehlivanıydı, dünya şampiyonuydu. Fatih Sultan Mehmet'in oğlu Şehzade Cem'in Edirne Valiliği sırasında Ebul Hayr-i Rumî'ye hazırlattığı Saltukname adlı kitapta, Sarı Saltuk'un düşmanlarıyla karşılaştığında, "Ben ki cihan pehlivanı Sarı Saltuk'am" diye nara attığı, kendisinin Hristiyanların başpehlivanı Elyon-i Rumi ile güreş tuttuğu ve onu yendiği, bunun üzerine de Elyoni Rumi'nin de müslüman olarak "İlyas-i Rumi" ismini aldığı yazar.