29 Haziran Cuma günü, kısmet olursa 646. Kırkpınar başlayacak. Büyük ihtimalle de her sene yaşadıklarımız yaşanacak, her sene dinlediklerimiz söylenecek, tıpkı 20 senedir duyduklarım gibi... Önceki seneler Kırkpınar, güreşler öncesi gündeme geliyordu... Bazen gaylerin güreşip güreşemeyeceği, bazen şunun ağa olup olamayacağı, bazen de pehlivanların ellerinin nereye gittiği, yağlı güreşin Yunanlılardan gelip gelmediğiyle... Bu sene bu da olmadı. Başkan Hamdi Sedefçi, her sene mutlaka bir konu bulurdu, bu yıl ses yok, o da artık ihtiyarlıyor mu ne? Yalnızca Ağa Adem Tüysüz'ün biraz sesi çıkar gibi oldu. Bu sene üçüncü sefer ağa olan Adem Bey, "Niçin benim de heykelim dikilmiyor" diye isyanlarda. 1987 yılından beri Kırkpınar'ı takip ediyorum. Yirmi sene önce, Kırkpınar'ı dışarda tanıtmaktan, yabancı basını getirmekten bahsediyorduk. Yirmi sene sonra başladığımız yerdeyiz. Kırkpınar'a gelen yabancı medya mensubunun sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Kırkpınar'ı tanıtmağa gelince... Kültür Bakanlığı'nın, Edirne Belediyesi'nin ve Güreş Federasyonu'nun yaptıkları meydanda. Hâlâ Kırkpınar'ı anlatan hiç olmazsa İngilizce kitap ve cd yok. İnternet sitelerindeki iki satır yazıyla Kırkpınar anlatılmaz. Ne yazık ki; tanıtım konusunda Amerikalı Proteston Papaz Donald Miller'in yaptığının onda birini yapamadık. Onbir yıldır ara vermeden Kırkpınar'a gelen Miller, öyle şeyler yaptı ki, inanılır gibi değil. Her sene Kırkpınar'da çekimler yaptı, bunları önce video kaset, sonra da dvd olarak internette pazarladı. Tam beş kıtada 70 ülkeye ve dört bin kişiye ulaştı. Hem ABD'den Edirne'ye geliş masrafını çıkardı, hem de Kırkpınar'ı tanıttı. Miller nerede, biz nerede... Miller, Kırkpınar'a ilk geldiğinde "Dünya'da böyle bir spor organizasyonu yok. Bu Kırkpınar'a ilk gelişim, ama son olmayacak" demiş ve ondan sonra aralıksız onbir sene gelmişti. Sporda, özellikle de futbolda şiddetin tartışıldığı bir dönemde, "Kırkpınar neyi temsil eder, yağlı güreşte peşrev neyi anlatır" merak etsek ve anlayabilsek. Bu konularda yazı bulamadık diyenlere son onbeş yıldır gazetemizde Kırkpınar öncesi yayınlanan Kırkpınar yazılarımızı okumalarını tavsiye ederiz. Türkoğlunun Türkistan'dan Anadolu'ya, oradan da Avrupa'ya akışını, dünya görüşümüzü anlatan peşrevin ne anlattığını bir bilebilsek. Peşrev esnasındna, üç adım geri gitmek, Hak, adalet, aşk karşısında boynumuz kıldan ince, üç adım ileri gitmek de hedefimiz, amacımız, şehitlik, hakkın rızası, insanların duası manasındadır. Sağ elini toprağa dokundurduktan sonra, üç defa, dizine dudaklarına ve başına götürmek, "Ey pehlivan, gücün ve ustalığınla mağrur olma, topraktan geldin, yine toprak olacaksın, sahip bulunduğun nimetlerin hesabını vereceksin, gücün, ustalığın, malın, rütben, sende emanettir, sana ihsandır, bunlar mesuliyet demektir. Sahip olduğun bu üstünlükleri hak yolunda kullanıp kullanmadığının hesabını vereceksin. Buğday başağı gibi tane bağladıkça boynun bükülsün" anlamındadır. Dünya görüşü, hayata bakışı bu şekilde olan vurabilir, kırabilir, öldürebilir mi?