Kırkpınar gerçek efsanedir

A -
A +

Bazıları, Kırkpınar'ın doğuşunu ve tarihçesini yalnızca efsaneden ibaret diyerek küçümsüyorlar. Doğru, Kırkpınar bir efsane, ancak nasıl bir efsane? Eğer, tarihçiden edebiyatçıya ve folklörcüye bilim adamlarını bir araya getirseydik, bu kadar mükemmel ve tarihi, coğrafi gerçeklerle bu kadar uyuşan, Türk milli vicdanına bu kadar yakışan bir Kırkpınar efsanesi düşünemezlerdi. TARİHİ GERÇEKLERE UYGUN Kırkpınar efsanesi, tarihi ve coğrafi gerçeklerle tamamen uyum içinde ve binlerce yılda oluşan milli vicdandan doğan bir efsanedir. Efsanenin geçtiği coğrafyaya ve efsanede ismi geçenlere bir bakalım. Salcı Baba'nın kabri, bugün, Çardak'ta salların yapıldığı söylenen yerde harap vaziyette hâlâ ayaktadır. Deli Kızıl Sultan'ın kum saçarak meydana getirdiği yol, bugün de, Çardak'tan Çanakkale Boğazı'nın içine doğru uzanmaktadır. Osmanlılar zamanından beri her yıl, bu kumlarda 26 Ağustos'ta Kum Günü yapılmakta, bu kum şifalı kabul edilmekte ve yağlı güreşler organize edilmektedir. Prof. Dr. Ömer Lütfü Barkan, Kolonizatör Türk Dervişleri " kitabında, Deli Kızıl Sultan'ın Yunanistan'ın Dimetoka şehrinde türbe ve dergâhının bulunduğunu yazmaktadır. Boğaz'ın Çardak karşısındaki Avrupa yakasında Şükür Tepesi vardır. Bu tepede, Şehzade Süleyman Rumeli'ye geçince şükür namazı kılmış ve bu sebepten bu tepeye bu isim verilmiştir. Efsanede ismi geçen Kırkpınar çayırı, bugün, Yunanistan topraklarında, Simovina Köyü yakınındadır. 1913 yılına kadar güreşler burada yapılırdı. 1901 tarihli Edirne Salnamesi'nde, Selim'in Mezarı'ndan ve Kırkpınar Çeşmesi'nden bahsedilmektedir. EN GÜZEL GERÇEK Hangi Selim? Kırpınar'ın doğmasına sebep olan iki alperenden biri olan Selim. Hangi çeşme? Kırkpınar'ın doğmasına sebep olan iki şehidin gömüldüğü mezar başında, kırk pınardan meydana gelen çeşme. Hangi efsane bunlardan daha sağlam temellere, gerçeklere sahiptir. Kırkpınar efsanesi, tarihi ve coğrafi gerçeklerle doğrulanmaktadır. En önemlisi de, bu efsane, yüzlerce yıldır, en güzel gerçek olarak Türk milletinin gönlünde, mâşeri vicdanında yer bulmuştur. Şimdi gelelim, Kırkpınar'ın doğmasına vesile olan "alperenler kimdir ve alperenlerin kızılelması Kırkpınar" nedir? Alp ,kuvvet, cesaret, fedakârlık, dayanıklılıkta ve her türlü silahları kullanmakta eşsiz, geçilmez, yiğit kişi demektir. Eren ise, Allahü Teala'ya yakın, nefsi isteklerinden vazgeçmiş, İslâm ahlâkının en güzeline kavuşmuş, başkalarının huzuru ve ebedi saadeti için yaşayan, her hareketiyle âlemlerin efendisi hazreti Peygamberimiz'e benzemeye çalışan, evliya, hakiki insan edemektir. İNSANLIĞIN ZİRVESİ Alplik ve erenliğin bir kişide birleşmesiyle alperen denilen, insanlığın zirvesi, gönül ve yüreği kaynaştıran, tarihin yazmaya doyamadığı güneşler doğar. Onlar, barışta karıncayı ezdiklerinde oturup ağlayan, ancak savaşta düğüne gidercesine ölüme, şehitliğe giden, binlerce kişiye bedel olan yiğitlerdi. Alpler, Türk milletiyle birlikte tarih sahnesine çıkmışlardır. Türk destanlarına göre alpler, dünyanın yaradılışıyla birlikte doğmuşlardır. Türk milletinin İslâmiyeti kabulüyle birlikte alpler, alperen olmuşlardır. Türkler için alplik en büyük şerefti. Alp için atı çok önemliydi. Alp atının ismiyle anılırdı. Kıratlı Cotay Alp gibi. At, hayatta ve ölümünden sonra 'alp'in arkadaşı sayılırdı. Bu sebepten, alplerin hemen yanına en çok sevdiği atı gömülürdü. Kırkpınar'ın doğmasına vesile olan Şehzade Süleyman'ın Gelibolu Bolayır'daki türbesinin hemen yanında atı da gömülüdür. Alp öyle meziyetlere sahipti ki, bir alp, ordu, devlet kurucusu demekti. Göktürk, Gazne ve Timur İmparatorlukları, Kölemen, Anadolu Selçuklu Devleti, Eyyûbi, Tulunoğulları Devletleri bir alpin kurduğu devletlerdi. Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin silah arkadaşları; Turgut Alp, Saltuk Alp, Aykut Alp gibi alplerdi. ALPLİĞİN 9 ŞARTI Aşık Paşa (1272-1332), eserinde, alpliğin şartını 9 olarak anlatmakta, iman, akıl, cesaret ve nefsini yenmekle birlikte, iyi bir at ve silahın, alpliğin temel şartı olduğunu yazmaktadır. İşte Kırkpınar, anlatmaya çalıştığımız alperenlerin kızılelması, ulaşmak için her türlü fedakârlığı göze aldıkları hedefleriydi. Kızılelma, Türkoğlu'nun, can ve mal her türlü fedakârlığı göze alarak ulaşmak istediği hedefiydi. Türkoğlu'nun ilk büyük kızılelması, İstanbul, sonraki de Avrupa'ydı. Her Türk'ün en büyük kızıelması ise şehit olmaktı. Kızılelma tabiri de, Bizans İmparatoru Justinianus'un İstanbul'daki heykelinin elinde kızıl altın bir elma vardı. Kızılelma tabiri buradan çıkmıştır. Günümüzde bunalan Türk Milleti ve Kırkpınar ermeydanı, nice kızılelmaları hedeflemiş alperenlerini beklemektedir. Çünkü, Edirne'yi fetheden alperenler, bugünkü Selimiye Camisi'nin bulunduğu tepeye gelip, "Ya Rabbi! Burada öyle bir cami inşa edilsin ki dünyada eşi benzeri olmasın. Bu belde, kıyamete kadar Türk ve Müslüman kalsın. Bu diyarda alperen kulların hiç eksik olmasın" diye dua etmişler. Biz, bu duanın kabul olduğuna ve Türk milletinin bağrından nice alperenlerin doğacağına inanıyoruz. Yarın: Peşrev bizi anlatır

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.