Kırkpınar'a gökten üç elma düştü

A -
A +

Çocukluğumuzda, masallar, "Gökten üç elma düştü, biri sevenlere, biri darda kalmışların yardımına koşan yiğit insanlara, biri de bize" diye biterdi. Hep merak ederdim, gökten niçin altın, mücevher değil de, üç elma düştü, elmayı yersin, ortada yalnızca sapı, çöpü kalır diye düşünürdüm. Daha sonra, "Kızıl elma" diye bir şey işittim. Türk akıncıları, alperenler, "Kızıl elmaya, kızıl elmaya" diye kimselerin bilmediği bir hedefe koşarlarmış. Ömer Seyfettin'in doyumsuz üslubuyla anlattığına göre, bir sefer esnasında, bütün asker, "Kızıl elmaya, kızıl elmaya" diye bağırıyormuş. Kanuni Sultan Süleyman, merak etmiş, vezirlerini, paşalarını, komutanlarını toplamış ve sormuş, "Kızıl elma neresi" diye. Kimisi, Roma, kimisi Viyana, kimisi Paris, kimisi ise Pekin demiş, ancak bu cevaplardan hiçbiri padişahın hoşuna gitmemiş. Ve "Gidin, dışarıda ilk gördüğünüz yeniçeriyi getirin" demiş. Otağa getirilen yeniçeriye, Kanuni sormuş, "Kızıl elma neresi" diye. Yeniçeri, tereddütsüz cevap vermiş, "Padişahımın fethetmemizi istediği mekan, başarmamızı istediği hedeftir" şeklinde. Kanuni, yeniçerinin bu cevabına bayılmış "İşte Kızıl elmanın cevabı" budur demiş. Ömer Seyfettin'den bu hikayeyi okuduktan sonra, elma hakkındaki düşüncelerim biraz daha değişti, ancak yine gökten üç elmanın niçin düştüğünü anlayamadım. Ta ki, o güzel hadiseyi okuyuncaya kadar... Peygamber efendimize, hediye olarak bir elma getirilir. Torunların hazreti Hasan ve Hüseyin yanındadır. Elmayı kime vereceğini bilemez. Peygamber efendimizin tereddüdünü gören bir Sahabi, "Efendim, güreştirelim, yenene verelim" der. Bu cevap, Efendimizin çok hoşuna gider. Ve güreştirirler. Ancak iki kardeş yenişemezler. Efendimiz, elmayı kime vereceğini bilemez. İkiye bölmeye de kıyamaz. Bu esnada, Cebrail Aleyhisselam, elinde Cennet elmasıyla gelir ve Hasan ile Hüseyin Efendilerimizin her ikisine de ödül olarak elma verilir. Bu hadiseyi okuduktan sonra, gökten niçin üç elmanın düştüğünü çözer gibi oldum. Demek ki, kabiliyeti, ustayı anlamanın, gökten düşen elmayı hak etmenin yolu güreşi kazanmaktan geçiyordu. Galip kimseler için de en güzel hediye elmaydı. Kırkpınar'ın doğuşunda, ödül, ödüllerin en yükseği, en yücesiydi, şehitlikti. Daha sonra ermeydanlarında güreş tutanlar için de en büyük ödül ermeydanına çıkıp, burada alperenlerin hatırasını canlandırmak, ermeydanında güreşir olmaktı. Gün geldi, galip gelenlere ufak tefek hediyeler verilir oldu. Ama bu zamanda, hem hediyeyi verenler hem de alanlar, verilenin gerçek ödül olmadığını, gerçek ödülün şehitlik, ermeydanında güreşiyor olmak, başpehlivan olmanın şanına uygun hareket etmek olduğunu bilirlerdi. Gün geldi, şampiyonluğa ulaşmak, ödül için oldu. Bu zamanda Kırkpınar'ın mânâsına yakışmayan doping söylentileri ayyuka ulaştı. Maksat ödül olunca, ödüle giden her yol mübahtır, denilmeye başlandı. Marifet, iltifata tabidir, ancak, Kırkpınar'da gerçek ödülün, Kırkpınar'da güreşmek şerefi, Kırkpınar'da alperenlerin hatırasını yaşatmak şerefi, Kırkpınar'ın en büyük ödülünün şehitlik mertebesi, ilk şampiyonların şehitlikle ödüllendirildiği, Peygamber Efendimizin de ödül olarak Cennetten gelen elma verdiğini unutmayalım. Pehlivan kardeşlerimiz, neyi temsil ettiklerini, 'Pehlivan'ın yiğit, cesur, mert kimse demek olduğunu unutmasınlar. Güreşçi de aynı manaya gelmektedir. Divan-ı Lügati Türk'te, Kaşgarlı Mahmut, "Kür, yiğitlik, mertlik, demektir, Kür-eş de, yiğitlerin mertlerin eşleşmesi, mücadelesi manasındadır" diye açıklama yapmaktadır. Kırkpınar'ın ismi, ermeydanıdır, mareşal meydanı değildir, bu ne demektir? Şanı, şerefi, erlikte, yiğitlikte, doğrulukta, cesarette, ustalıkta arayanların harman olduğu, alperenlerin hatırasının yaşatıldığı meydan demektir. Evet, Kırkpınar'a gökten üç elma düştü, biri Ahmet Taşçı'nın başına. Efsanevi şampiyon, engelleri aşarak son anda yine güreşmeye hak kazandı. Bu onun için en büyük ödül. İyi biliyoruz ki, Taşçı, Kıkpınar'da güreşme şerefini dünyanın tamamı kendisine verilse yine değişmez. Bir elma da, Kırkpınar'da görev yapan cazgırların, hakemlerin ve buraya yurdun dört bir yanından bin bir fedakârlıkla güreş seyretmeye koşan Kırkpınar sevdalılarının başına, özellikle de cazgır Pele Mehmed'in başına düşsün. Üçüncü elma da, şehitliği en büyük ödül görenlerin başına...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.