Bir tarafta Aliço, diğer tarafta İbrahim Efendi, sözleri de gerçeğin sonsuz ağırlığını taşıyor, ne yapsın garip Yusuf, he demekten başka: -Siz üle münasip gördüyseniz bize tamam demek düşer. Aliço, Yusuf'un hemen peki deyişine, büyüklerine itiraz etmeyişine, terbiyesine hayran oldu: -Hah şöyle be Yusuf'um. Bizi sevindirdiğin gibi yüce Rabbim de seni sevindirsin. O zaman haftaya Cuma günü bizim Halil'le güleşiniz var demek. Yusuf, ısrar karşısında sıkıldı, ama ters bir şey söylemedi: -Ustam, şu anda Edirne'de güreş yapacak halde değilim. Ustam Pomak Osman Pehlivan hastaymış, hem de bayağı ağırmış. Sizin bildiğiniz gibi bu sene Kırkpınar'a gelemedi. Üzerimde çok hakkı vardır. En kısa zamanda kendisiyle helalleşmek isterim. Kısmet olursa Uzunköprü'ye doğru yola çıkacağım oradan da ustamın köyü Büyük Mandıra'ya geçeceğim. Aliço dertlendi, Yusuf'un bu haklı mazaretine karşı yalnızca "Haklısın" diyebildi. Bu sırada Aliço ile gelen ak sakallı ihtiyarlardan biri söze karıştı: -Te be Aliço Pelvan biz de o zaman güleşi Uzunköprü'de yaparız. Aliço şaşırmıştı: -A be Hüsmen Aga nasıl olacak bu iş? -Haftaya Uzunköprü'nün panayırı başlıyor. Panayır dolayısıyla her sene güleşler tertip edilir. Ödüller de fena olmaz. Halil ile Yusuf için biz de ödül desteği yaparız, bu iş olur. Son teklif Aliço'yu sevindirmişti: -Te be Hüsmen doğru sülersin. Buna sen ne dersin Yusuf Pelvan. Yusuf'a "Siz nasıl münasip görürseniz üle olsun" demekten başka bir şey kalmamıştı. Gelişmeler, en fazla Kırkpınar'da güreşmenin zevkini yeni yeni almış bulunan Küçük Yusuf ile Filiz Nurullah'ı sevindirmişti. *** Yusuf'un gelişi, Pomak Osman'a ölüm döşeğinde güç vermiş, çok sevinmiş, göz yaşlarını tutamamıştı. Edirne Kırkpınar'da Yusuf'un başına gelenleri duymuş ve çok üzülmüştü. Fidan gibi boyu, kaya gibi duruşuyla kendisinin gençlik günlerini hatırlatan Yusuf'u görünce, Pomak Osman'ın gönlüne keklik gibi sektiği, şahin gibi uçtuğu günler düştü. Yusuf'u göğsüne bastırdı, doyasıya ağladı. Senelerce Kırkpınar'da estikten sonra, işte, hastalık ve ihtiyarlık denen başpehlivan, galip gelip koca usta Pomak Osman'ı yatağa bağlayıp yenmişti. Pomak Osman, Yusuf'u yatağının dibine oturttu. Küçük Yusuf ile Filiz Nurullah'ı sordu, Yusuf da utanarak anlattı, Küçük Yusuf'u ve Filiz Nurullah'ı nasıl çırak olarak aldığını. Pomak Osman, Yusuf'un niçin utandığını farketti: -Yusuf'um. Güleş artık beni terketti. Yanına çırak almakla çok iyi etmişsin. Güleş meydanlarında yalnız mücadele edilmez. Kırkpınar'da yaşadıkların seni güleşe karşı soğutmasın. Ne yazık ki buna benzer durumlar heryerde ve çok sık yaşanıyor. Buralar Deliorman'a benzemez. Benzeri hareketlere her zaman hazır olmalısın. Zaman içinde, Kırkpınar'ın gayesi unutuldu, güleşler, bölgeler, şehirler, zenginler arasında üstünlük gösterisi haline dönüştü, çok çirkin bir rekabet başladı. Mertlik, yiğitlik, alperen geleneğinin şartları unutulur oldu. Ama bütün bunlara rağmen küsmemeli, gerçek pehlivanın, mertliğin, yiğitliğin, Kırkpınar geleneğinin ne olduğunu göstermek için mücadelene ermeydanlarında devam etmelisin. Yusuf, Filiz Nurullah ve Küçük Yusuf ile birlikte güreşlerin yapılacağı Cuma gününe kadar ustasının evinde kaldı. Küçük Yusuf ve Filiz Nurullah ile aynı anda güreşerek idman yaptı. Güreş günü geldiğinde, ustasıyla hellalleşti, ustasıyla helalleşmek Yusuf'a çok zor geldi. Ustasını bir daha göremeyeceğini hissetti. Ustasının elini öpüp helalleştikten sonra, gözyaşlarını göstermemek için arkasına bakmadan hızla ayrıldı. DEVAMI YARIN