Kızılelmalara götürecek

A -
A +

Ahmet'in sualleri bitecek gibi değildi: -Hikmet dedem... bu emanete layık bir kız bulmam... güreşle Frenk diyarını fethetmem ve sonrası bu kızla evlenmem neyin işareti olacak? Hikmet dede, Ahmet'in bu sualiyle heyecanlandı: -İşte beklediğim sual. Evladım, böyle bir kız bulup onunla evlenmen, senin; muhabbet silahıyla vurulman.. Leyla'da Mevla'yı bulman... kızılelmaya, gerçek sevgiye, aşka kavuşmanın... ve en önemlisi de... senin neslinden gelenlerin, çok zor günler geçirecek Türk oğlunu, yeni kızılelmalara götürmesi... Türk milletinin eski şanlı günlerini yakalamasını sağlaması olacaktır. Ahmet, sanki masal ülkesindeydi. Başkasının aklını başından alacak Hikmet dedenin sözlerini, çok normal şeylermiş gibi dinliyordu: -Peki dedem, güreşle Frenk diyarını fethetmem nasıl olacak?. Hikmet dede, gülümsedi: -Frenk diyarında, onların bütün pelvanlarını yenmenle gerçekleşecek -O zaman kolaymış. Ahmet'in 'O zaman kolaymış sözleri' orada hazır olanları güldürdü. Ahmet'e göre, yenemeyeceği kimse yoktu. Tabii bu zamanda fetih kolay oluyordu. Ahmet'in babası Kara Ali, Hikmet dedenin her sözüyle heyecandan ölecek hale gelirken, Ahmet gayet sakindi, sanki bütün bunları bekliyor gibiydi ve o suallerinin derdindeydi: -Hikmet dedem, emanet olarak, başka bir şey değil de niçin elma gönderildi, bundaki hikmet nedir? Ahmet'in bu suali karşısında, Hikmet dede, daha fazla dayanamadı, yerinden "Allah" diyerek fırladı. Ahmet'i iki gözünden öptü, bağrına bastı... Uzun müddet göğsünde sıktı... Sanki göğsünden Ahmet'in göğsüne birşeyler akıtıyor gibiydi. Uzun müddet sonra, Ahmet'ten ayrıldığında Hikmet dedenin gözleri yaşlıydı, Kara Ali ağlıyordu. Ahmet, ise sanki bir şey olmamış gibi sakindi, büyüklerinin niçin ağladığına şaşmış halde iki dizi üzerinde oturmağa devam ediyordu. Hikmet dede de tekrar Ahmet'in karşısında diz üstü oturdu: -Şimdi söyleyeceklerimi daha önce söylediklerimden çok daha önemli bil. Söylediklerime gönül ve kulağını iyi aç, bir kelimesini kaçırma, ömrün boyunca da sakın aklından çıkarma. Kızılelma; Türkler, özellikle Oğuz Türkleri ve onların torunu Selçuklular ile Osmanlılar arasında, cihan hâkimiyetinin sembolü olarak ifadesini bulmuş bir mefhum, ülkü mefkuredir... Buna kısaca, "Cihan Hakimiyeti Mefkuresi" denmiştir. Kızılelma, Türklerin yaşadıkları bölgeye göre batı yönünde ulaşılması gereken hedef... Bazen bir belde... bazen de bir ülkedeki taht... veya mabet üzerinde parıldayan ve cihan hâkimiyetini temsil eden som altından yapılmış kızıl renkli altın bir elmadır... Güneş batarken, kızıl bir elma şeklini aldığı için de, batı hedefi, kızılelmayla işaret edilmiştir. Kur'an-ı Kerim'de Kehf Suresi 83. ayet-i kerimesi ve sonrasında dünyaya hakim olan Zülkarneyn aleyhisselamdan, onun yaptığı seferlerden bahsederken, "O da (Zülkarneyn) batıya doğru bir yol tuttu. Nihayet, güneşin battığı yere ulaştı. Onu (güneşi) sanki kızgın siyah çamurlu bir pınar içinde batarken buldu." buyurulmaktadır. İşte bu sebeple, kızılelmanın batmakta olanı güneşi ve dolayısıyla batıdaki hedefleri, Zülkarneyn aleyhisselam gibi dünya hakimiyetini gösterdiği söylenmektedir. > DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.