Şair Sunay Akın'ın "Önce Çocuklar ve Kadınlar" adlı kitabında, hakkında yazdıklarıyla "Cihanı Titreten ve Yalnızca Güle Yenilen" yiğit Koca Yusuf medyada kendisine yer buldu. Akın, 43 sene önceki iddiayı gündeme getirdi; "Murat Sertoğlu, '1964 yılında Amerika'da yayınlanan Wrestling isimli dergide, Koca Yusuf'un mezarının Asor Adasında olabileceği yazıyor' diye söylemişti" açıklamasında bulundu. Neymiş... Koca Yusuf'un, 4 Temmuz 1898'de Atlas Okyanusu'nda batan gemiyle birlikte sulara gömülmesinden bir müddet sonra, Asor adalarından birinin kıyısına 20 ceset vurmuş, bunlardan biri Koca Yusuf'a çok benziyormuş. Gemi, New York'un kuzeydoğusundaki Sabble Adasına yakın yerde batmıştı. Burasıyla Asor adaları arasında tam 3900 kilometre, koca okyanus var. Google'a girip Asor ve Sabble yazdığınızda siz de iddianın ne kadar uçuk olduğunu görebilirsiniz. İddia, 1964'te ilk defa gündeme geldiğinde en fazla heyecanlananlardan biri, zamanın Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel oldu. Gürsel, güreşi ve özellikle de pehlivan tefrikalarını çok seviyordu. Bir gün, okuduğu pehlivan tefrikasında, yazının en çok heyacanlı bir yerinde, tam künde atılırken kesilip, "arkası yarın" denilince dayanamamış, "Çabuk yazarı bulun, kündeden sonra ne olduğunu öğrenin. Yarına kadar bekleyemem" diye emir vermiş. İşte güreşe böylesine sevdalı Cemal Gürsel, Koca Yusuf'un kemiklerinin Türkiye'ye getirilmesi için gereğinin yapılmasını ister. Ancak, yapılan araştırma sonucunda bizim yukarda anlattığımız gerçek ortaya çıkar, mesele kapanır. Bazı medya kuruluşları, Akın'ın sözlerini, yeni bir şeymiş gibi "Koca Yusuf'un mezarı bulundu" diye verdiler. Şaşırmadım desem yalan olur, medyanın Koca Yusuf'a mezar bulma gayreti karşısında. "Okyanuslara sığmayan Koca Yusuf'u ve onun temsil ettiği değerleri mezara sokup unutturmak mı istiyorlar?" düşüncesi gönlümü sancıttı. Böyle bir düşünce bana da çok uçuk geldi. Ama ne yapayım gönlüme hükmededim, aramızda kalsın onun endişesini paylaşmadım da değil... Ne de olsa karşımızdaki Türk medyası... Koca Yusuf'un çok sevdiği kara toprağın bağrında mezarı olmadı. Ama hatırası, yiğitliği, mertliği, insanlığı, yalnızca güle yenilmesi milletimizin gönlünde yaşıyor. O, mertliği, gerçek anlamda pehlivanlığı, acı kuvveti, bükülmez bileğiyle Avrupa ve Amerikalıların gönüllerinde de yerini aldı. İnsanımızın Koca Yusuf'u ne kadar çok sevdiği, "Cihanı Titreten Türk Koca Yusuf" kitabımıza gösterilen ilgiyle bir daha ortaya çıktı. Türk milleti, haksızlık karşısında eğilmeyen, yalnızca güle yenilen yiğitlerin hasretinde. Koca Yusuf'a ta Asor adalarında mezar aramak niye? Onun için sembolik bir mezarı, Kırkpınar'daki heykelinin hemen yanına yapamaz mıyız? Mezarının başına da kısaca hayatını, nasıl vefat ettiğini, mezarının belli olmadığını anlatan bir levha koyamaz mıyız?